20. Vicdan Azabı / Düzenlendi

20.6K 1.3K 215
                                    

-YUSUF-

Yaşadığınız bir anın hiç bitmesini istemediğiniz zamanlarınız oldu mu? Kıyamet bile kopsa, o an itiraz etmezsiniz ya, işte öyle bir durumdan bahsediyorum..

Kollarımın arasında uyuyan meleğin nefes kesici güzelliğini, saatlerdir kıpırdamadan izliyordum. Kısa aldığı nefesi, rahat bir şekilde verişini bıkmadan dinliyordum. Huzur dedikleri şeyi çok uzakta aramaya gerek yoktu. Huzur, şuan benim kollarımın arasındaydı..

O güzel itirafımızdan sonra, günün kalanını dünyanın son günüymüşçesine değerlendirmek isteyen yârime ayak uydurmuş, beni sürüklediği her yere koşulsuz şartsız itaat etmiştim. Benim için mekanın, güzelliklerin, yediklerimizin hiçbir önemi yoktu. Onun gözlerindeki ufacık pırıltılar, dudak kıvrımında oluşan küçük bir gülümseme bile beni mutlu etmeye, o andan keyif almaya fazlasıyla yetiyordu..

Akşama doğru mutfaktaki becerilerimin sonunda her ne kadar evden ardına bakmadan kaçmaya çalışsa da, yaptığım makarnayı yemek zorunda kalarak beni dünyanın en mutlu adamı yapmıştı. Sonuçta bu yaşıma kadar bekar hayatı yaşamış olmam, muhteşem yemekler yapabiliyor anlamına gelmezdi. Yaren'de bunu bu gün itibariyle öğrenmiş oldu! Yemeğin ardından seçtiği bir filmi seyretmeye başladıktan yarım saat sonra ise teslimiyetini bana bırakarak bilinmezlere yol aldı.. Hayallerim teslimiyet konusunda başka çağrışımlar yapsa da, bu teslimiyet uykuya oldu!

Televizyondan filmin bittiğini belirten sesi duyduğumda yavaşça kumandaya uzanıp filmi kapattım. Yıllardır beklediğim sahnenin başrol oyuncusu kucağımdayken, filmi seyredecek halim yoktu. Hareketimle, kıpırdanmaya başladığı sırada uyanmaması için adeta nefesimi tuttum. İki büklüm olan boynunu hareket ettirerek bedenime daha da sokuldu ya, o an ölsem benden mutlu ölen adam olmazdı..

"Kokunu seviyorum.." Seni küçük şeytan..

Mırıltılarının arasında burnunu yasladığı boynumdan derin bir nefes çekmesiyle, bütün hücrelerim harekete geçti. Gün boyu bunu yaparak zaten kokumdan hoşlandığını anlasam da, bunu dile getirmesi beni benden almaya yetti. İki kelimeden ibaret olan cümle ömrüm boyunca duymak istediklerimin arasında başı çekiyordu. Sakin bir şekilde ellerimi bacaklarının altından geçirerek kucağıma aldım ve odaya doğru yöneldim. Boynuma sardığı kollarıyla iyice sokulan yârimin kulağına eğildim. Kendi kokusunun yarattığı etkiden bihaber olan kadınıma gerçekleri öğretmek zorundaydım..

"Sen daha muhteşem kokuyorsun bebeğim ve biraz daha boynuma sokulursan tahminlerinin ötesinde mutluluk yaşayabiliriz. Ne dersin?"

Ben Yusuf Haznedaroğlu! Yirmi beş yıllık koruduğu hazinesini bir koku uğruna koşulsuz şartsız teslim edebilirdim. Nefesini tuttuğunu anladığımda boynumdaki kolları kasıldı.

"Daha ilk günden, azgın hormonlarının kurbanı olmayacaksın öyle değil mi? Eğer öyle bir düşüncen varsa hemen vazgeçmeni tavsiye ederim zira bildiğin kızlardan değilim." dedi. Dudaklarımın arasından kaçan kahkahayı tutamadım. "Sırf kucağımda seni taşıyayım diye uyuyor numarası yapıyorsun, boynumdan kafanı çekmiyorsun ve suçu benim azan hormonlarıma mı atıyorsun?" dediğimde kafasını geriye çekerek titrek bir bakış attı.

"Kokun beni sana çekiyorsa, suç benim mi?"

Canına yandığım yeşilleri gölgelendi. Usta kalemlerin bile o kadar güzel çizemeyeceği kaşları çatıldı. "O zaman uzak durmam en iyisi, hatta bana hemen misafir odasının yerini gösterebilirsin!" dedi. Melek yüzünün ardında sakladığı cadıyı çıkarması çokta uzun sürmemişti. Onu misafir odasında cidden yatıracağımı sanıyorsa, beni hiç tanıyamamıştı. Kendimi tanıtmak, benim için büyük bir zevk olacaktı. Merdivenlerin sonuna geldiğimde, saçlarına bastırdığım dudaklarımı hiç çekmeden, "Bunu denemeni çok isterim!" dedim. Boğuk çıkan sesimin kadınıma ulaşması, onu anında titretmesine yetti.

KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Yazılıyor!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin