22*they would yell

207 20 15
                                    

Sonunda Madelyn'in dönüş günü gelmişti. Luke gidip onu havaalanından alacaktı. Michael'ın henüz haberi yoktu. Sürpriz olacaktı. İşte oradaydı. Beline kadar gelen saçlarını kestirmiş, uçlarını ise sanki Michael'la sözleşmişler gibi mora boyamıştı ve 5 kilometre öteden bile adeta "Hey, ben Michael Clifford'ın kardeşiyim!" diye bağırıyordu. Luke'u görünce ona doğru koştu. Valizini kenara bıraktı ve Luke'un üzerine atladı. Luke ona senelerdir görmüyormuş gibi sarıldı ve 10 senedir hayal ettiği şeyleri artık yapabileceği için sevindi. Madelyn'in kokusunu özlemişti. Madelyn de Luke'un. Birbirlerine dakikalarca sarıldılar. Luke Madelyn'in boynuna bir öpücük bıraktı ve sonunda ayrıldılar. El ele arabaya yürüdüler. Luke valizi bagaja yerleştirdi ve birlikte Madelyn'in evine gittiler. Michael çok mutlu oldu ve üçü birlikte salonda oturup pizza yediler.

"Bana baksanıza, siz ikiniz çıkmıyorsunuz değil mi?" dediğinde pizza Luke'un boğazında kaldı. Madelyn yavaşça Luke'un sırtına vururken konuştu.

"Tabii ki hayır Michael bunu da nereden çıkardın?"

"Ne bileyim fazla yakınsınız ya."

"Bizim her zamanki halimiz kaç senedir alışamadın mı?"

"İyi o zaman çünkü en yakın arkadaşlar birbirlerinin kız kardeşlerine bakmazlar, değil mi?"

"Kesinlikle haklısın Michael." dedi Luke sonunda konuşabildiğinde. Michael gelip ikisinin arasına oturdu.

"Bu gece burada kalsana Luke." dedi Michael Luke'a yanaşırken. "Yatağım oldukça rahattır, birlikte uyuyabiliriz." dedi ve göz kırptı.

"Cinsel yönelimim hala kızlara doğru ama değişirse ilk sana gelirim."

"Halbuki birlikte çok eğlenebilirdik ama sen bilirsin."

"Lütfen Michael, annem bana bekaret yüzüğü taktırıyor, hayallerini yıkmak istemem ama evlenmeden olmaz."

"Annen bilmeyecek ki." dediğinde Madelyn içinde tutamadığı kahkahasını bıraktı.

"Sohbetiniz çok hoş fakat yukarı çıkıp Trudy'yi aramalıyım konuşmamız gereken şeyler var."

"Ne gibi mesela? Çok önemli değillerse bizimle otur."

"Fazlasıyla önemli, yakışıklı İngiliz erkekleri gibi falan." dedi Madelyn ve Michael bakmıyorken Luke'a göz kırptı.

"Abin gibi yakışıklı Avustralyalı erkeklere ne dersin? Bence biz de fazlasıyla ateşliyiz. Luke'u bilmem ama ben öyleyim." dedi ve koltuğa yayıldı Michael. Madelyn güldü ve onlara iyi eğlenceler deyip odasına çıktı. Biraz sonra Luke da tuvalete gitme bahanesiyle yukarı çıkıp Madelyn'in yanına gitti.

"Bir an için gelemeyeceksin sandım." dedi Madelyn Luke'a yaklaşırken. "Seni çok özledim."

"Ben de seni çok özledim." dedi Luke ve Madelyn'i öptü. İkisi de birbirinden ayrı kalamıyordu. Bir şekilde temasta olmaya ihtiyaçları vardı çünkü ilişkileri daha çok yeniydi ve Madelyn de Luke da teması kesmekten nefret ediyordu. Mutlaka birbirlerine dokunmak, birbirlerini hissetmek istiyorlardı ve bunu Michael'ın önünde yapamıyorlardı. Bu yüzden böyle bir kaçış yolu bulmuşlardı.

Luke ellerini yavaşça Madelyn'in tişörtünün içine soktu. Ağır ağır yukarılara doğru çıkarken Madelyn inledi.

"Luke, durman lazım. Michael bu kadar zamandır yukarıda olmandan şüphelenebilir."

"Tanrım, Madelyn beş dakika daha." diye inildedi Luke Madelyn'in boynunu öperken. İkisi de ihtiyaçla yanıp tutuşurken durmaları gerektiğinin çok iyi farkındalardı. Ama duramıyorlardı. Luke'un eli Madelyn'in sütyeni üzerinden göğsünü bulunca Madelyn inledi ve geri çekilmeye çalıştı.

"Aşağı inmelisin, ben de uyuyacağım."

"Ama daha erken." dedi Luke sıkıntıyla. Madelyn Luke'un pantolonun bel kısmından tutup onu kendine çekince Luke şaşırmıştı. Luke, kendini yavaşça Madelyn'e doğru bastırınca Madelyn inleyerek onu ittirdi.

"Uyumam lazım, saat farkı yüzünden beynim döndü. Okul 2 güne açılacak biraz toparlanmam gerek." dedi ve Luke'un odasından çıkmasını bekledi.

"Pekala. Yemeğe kadar uyu bari."

"Yemeğe kaldırma beni."

"Peki. İyi uykular." dedi Luke ve Madelyn'e kısa bir öpücük verdi.

Luke aşağı indiğinde Calum ve Ashton'ın da gelmiş olduğunu gördü.

"İnan tuvalete düştün sandım." dedi Michael ve güldü. Bu sırada kapı savrularak açıldı ve Michael'ın ebeveynleri kavga ederek içeri girdi. Hepsinin bakışları onlara dönmüştü.

"Anne, sonra kavga edemez misiniz?"

"Peki, biz mutfaktayız." dedi annesi ve babasıyla içeri geçtiler. Kavga sesleri salona dolarken bir kırılma sesiyle Michael mutfağa gitti. Üçü kavga ederken Madelyn merdivenleri indi ve mutfağa girdi. Ashton, Calum ve Luke gitmeleri gerektiğinin farkındalardı ama içeride konuşulanların şok ediciliği yüzünden hareket edemez hale gelmişlerdi.

Belki mükemmel bir aile değillerdi, her ailenin kavgası olurdu ama bu... Bu kesinlikle kimsenin Clifforlar'dan beklediği türden bir kavga değildi.

Sonunda bağırışlar gittikçe artarken Michael mutfaktan çıktı ve kapıyı çarparak evden gitti. Ardından Madelyn de koşarak odasına çıktı ve kapısını çarptı.

"Gitmemiz gerek sanırım." dedi Ashton en sonunda üçü arasındaki sessizliği bozarak.

"Evet, evet. Siz Michael'ın yanına gidin ben Madelyn'e bakıp geliyorum."

"Tamam, seni ararız." dedi Ashton ve Luke merdivenleri ikişer ikişer çıkarak Madelyn'in odasının önünde durdu. Kapıyı birkaç kere tıklattıktan sonra yavaşça açtı. Madelyn'in yanına oturdu.

"Madelyn." dedi yavaşça. Madelyn kafasını kaldırıp ona baktı. Yatakta dikelip kollarını Luke'un etrafına doladı. Luke da onu sıkıca sardı.

"Sakin ol." dedi Luke, Madelyn'in titrediğini fark edince.

"Michael gitti mi?" dedi Madelyn boğuk sesiyle. Kafasını Luke'un boynuna daha çok gömdü.

"Evet, Calum ve Ashton peşinden gidiyor." dediğinde Madelyn ofladı. Luke'a daha çok sarılırken ağlaması şiddetlendi.

"Sakin ol." dedi Luke tekrardan, saçlarını okşarken.

"Michael'ın yanına gidelim."

"Emin misin? İyi gözükmüyorsun. Yat istersen."

"Hayır, Michael'ın yanında olmam gerek. Kalk hadi, Calum ve Ashton'ı ara." dedi Madelyn üzerine hırkasını alırken. Luke da Ashton'ı aradı ve nerede olduklarını öğrendi.

Michael'ın yanına gittiklerinde onun ağladığını gördüler. Madelyn abisinin yanına koştu ve ona sarıldı. Luke ise Calum ve Ashton'ın yanında onları izledi. İkisi de ağlıyordu. Arada Michael'ın seneye gitmekle ilgili bazı şeyler dediğini duyuyorlardı. En sonunda Madelyn "Tamam," deyip kafasını salladığında tekrar sarıldılar.

"Nasılsınız şimdi?" dedi Ashton Luke'un yanına yaklaşıp.

"Çıkıyoruz. Teşekkürler Ashton. Sen beni gaza getirdin." dedi Luke.

"Tebrikler. Kedi olalı bir fare tuttun demek patates." dediğinde Luke kafası karışmış bir şekilde ona baktı.

"Kedi, fare ve patates mi?"

"Neyse, boş ver Luke, bir şey demedim say."

dear madelyn//hemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin