TOPRAĞIN ALTINDA

121 42 4
                                    

Umut'tan ;

Eve geldiğimizde bitkin adımlarla yukarı odama çıktım , aynada kendime baktığımda yıllar önceki Umut'u gördüm gözlerimin altı çökmüş tenim sapsarı olmuştu..

Mavi saçlarım dağılmış birbirine karışmıştı , masanın üstünde ki tarağı alıp saçlarımı taradım , saçımın diplerinin siyah olduğunu görünce kaşlarımı çattım , gidip boya almalıydım. Güçlü olmalıydım ailemin katilini bulmak için..

Dağılmanın zamanı değildi. Bize yaptıklarını ona bir bir ödetecektim
Araf şu sıralar bana çok iyi davranıyordu ilk günlerimizi hatırladım güldürmek için uğraştığımı.. beni umursamadığında kızdığımı.. şimdilerde benimle fazlasıyla ilgileniyordu..

Acılarımızın bir olduğu adam..

Ayna karşısında "kendine gel kızım sen bu olamazsın güçlüsün sen hadi" dedim ve aşağı Araf'ın yanına indim.

Araf düşünceli bir şekilde halıyı inceliyordu , maskeli adam aklımızı yeterince meşgul ediyordu anlaşılan..

"Nasıl iyi dokumuşlar mı ?"

Araf irkilerek bana baktı gözlerinde anlamlandıramadığım duygular vardı. "Ne ?" Dedi soran bir ifadeyle.

"Halıya o kadar dikkatli bakıyorsun ki " deyip kıkırdadım.

"Avmye gideceğim"dedim.

"Tehlikeli olabilir olanları biliyorsun " dediğinde yüzüm düştü.

"Hiçbir yere çıkmayacak mıyız ?"

"Saçmalama tabi ki çıkacağız "

"Ee hadi o zaman "

"Niye bu kadar ısrarcısın "

Kafamı eğip saçımın dibini gösterdim "İşte bu dramdır aynaya baktıkça çıldıracak gibi hissediyorum "

Araf küçük bir tebessüm edip "Adamlarıma söylerim alırlar markası ne olacak ?" Diye sordu

Markasını söyledim Araf'ta telefonunu eline aldı adamlarını arayıp boya almalarını söyledi.

"Bu sefer pembe olsun ne dersin ?" Deyip sırıttı.

"Kusmak istedim.. pembe sevmem "

"Nedenmiş ?"

"Çünkü pembe sanki hiçbir dert ona uğramayacakmış gibi durur hayatla hiç alakası olmayan bir renktir acıları bir şekilde savuşturacak kadar sinsidir "

"Mavi ise tam tersi yaşanmışlık vardır.. acılarını ver mutluluk olarak sana geri dönsün der "

Araf söylediklerime baya şaşırdı. Sonra da "Acıktım" dedi.

"Hazırlarım bir şeyler şimdi" deyip mutfağa gittim. Yemekler hazır olunca masayı hazırladım Araf ile oturup yemeklerimizi yedik.

"Kurması benden toplaması senden hadi bakalım " dedim.

Araf'ta tek kaşını kaldırıp "Şakacı" dedi.

O sırada kapı çaldı kalkıp kapıyı açtım Uygar gelmişti. Gülümsedim bu çocuğu seviyordum etrafa iyi enerji yayıyordu.

Yanağımdan bir makas alıp "Nasılsın kız ayılıp bayılma falan yok demi " dedi.

"İyiyim seni sormalı Uygar Bey " dedim ve kıkırdadım.

"İyi iyi gelin şuraya konuşacaklarımız var " deyip bizi masaya çağırdı Araf.

Uygarla masaya gidip oturduk.

"Öncelikle bileğine ne oldu Umut ? O şerefsiz ne yaptı ?"

Bu soruyla içime bir şey oturmuştu ne diyecektim ki. Nasıl anlatacaktım.

"Araf bu önemli değil de toprağın içinde ne vardı ne gömmüş puşt herif " Uygar beni kurtarmıştı , ve çok önemli bir noktaya da parmak basmıştı.. biz kamera kayıtlarında izlediğimiz toprağa gömdüğü şeye bakmamıştık..

"Kafa mı kaldı " dedi Araf ve kalkıp kapıya gitti , ben ve Uygar da peşinden gittik.

Uygar , " Araf dur tehlikeli olabilir   " demesine kalmadan Araf " Bir bok olmaz " deyip toprağı kazmaya başladı. Korkuyordum deli gibi korkuyor ve üşüyordum..

Toprağın altından yine bir zarf çıkmıştı , Araf bir küfür savurup içeri girdi biz de Uygar ile onu takip ettik.

Salona geçip oturduk , Araf elinde ki kağıda sert bakışlar atıyordu. Bu olaylar hepimizin sinirlerini fazlasıyla altüst etmişti ve beni gerçekten çok yıpratmıştı..

Uygar artık dayanamadı ve "Aç artık şunu" dedi. Araf kafasını sallayıp zarfı yırtmaya başladı. İçinden iki kolye bir de mektup çıkınca ikimizinde gözleri doldu..

Ama bu kolye..

MAVİ UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin