Hastane çıkış işlemlerini halledip Uygar'ın ayarladığı eve geçiyorduk arabada ölüm sessizliği hakimdi. Uygar dayanamayıp konuştu.
"Evin çevresindeki kameralar sürekli izleniyor nasıl olur da yangın çıkarabilir "
"O şerefsiz bir yolunu bulmuştur " dedi Araf sinirle. Kaşları çatılmıştı.
Sarı binanın önünde durduk. Arabadan inip evin bahçesine geçtik çok hoş bir bahçesi vardı burayla ilgilenebilirdim , gül ekmeyi aklımın bir köşesine yerleştirdim.
Bahçede çok oyalanmıştım sanırım çünkü Araf ile Uygar içeri girmişti , bende eve girdim , salonda ki koltuklar mavi - beyazdı. Ortada bir sehpa vardı , mutfağın bir bölümü salondan görünüyordu. Diğer evle aynı gibiydi. Araf ile Uygar salonda oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Odamı merak ettiğim için merdivenlere yöneldim ve yukarı çıktım.
Yukarı katta üç kapı vardı , biri banyoydu. Karşı karşıya iki kapı vardı. Mavi boyalı kapıdan içeri girdim. Siyah örtülü çift kişilik bir yatak , makyaj masası dolap ve kitaplıktan oluşan bir dekoru vardı. İki kapının bir tanesi balkona çıkıyor , diğeri banyoydu. Dolabı açtığımda kıyafetler vardı , pek tarzım değillerdi ama hiç yoktan iyiydi.
Kısa bir duş aldım ve üzerime tişört pantolon geçirip aşağı Araf ile Uygar'ın yanına gittim. Ben gelince sustular. Biraz kırılmıştım buna.
"Özel konuşuyorsunuz sanırım ben bahçedeyim" dedim ve bahçeye çıktım.
Bahçede sadece bir ağaç ve salıncak vardı , aklıma çocukluğum geldi ne zaman beni üzen bir durum olsa agaca çıkardım annem ve babam beni indirmek için binbir çaba gösterirlerdi. İnat yapıp inmezdim hatta birkaç kere ağaçta uyuyakalmıştım gözümü açtığımda ise kolumda dayanılmaz bir ağrı vardı. Kolumu kırmıştım. Bir daha da uzun süre ağaçta kalmadım. Annemden baya bir azar yemiştim.
Ağaca tırmandım ve bir dala oturdum düşünmeye başladım insanın hayatı nasıl bu kadar değişebilirdi , ailemle mutlu bir yaşantım vardı annem psikolog babam ise mimardı. Onlarla hiç sorunum olmadı , babam benim ilk aşkımdı ona hayrandım.. Annem ile arkadaş gibiydik.
Boynumda ki biri annemin diğeri benim olan kolyelere dokundum.. o gün aklıma geldiğinde gülümsedim , öldürülürken ki çığlıkları beynimde yankılandı.. yüzümü buruşturup kafamı iki yana salladım.. Bunu yapan şimdi de bize takmıştı , bunları düşünmemeye çalışacaktım.
Ağaçtan inip salıncağa oturdum cebimden telefonumu çıkardım Nur ve Boğaçtan mesaj var mı diye whatsAba baktım.
Nur-Boğaç-Umut whatsApp konuşması ;
Ponçiknur'um ( evet Nur'u ergenler gibi rehbere bu şekilde kaydetmiştim hey dua edin best kanki diye kaydetmedim :D ) " Umut öldün mü kız neredesin hayırsız " - gözünden yaş gelen emoji -
Boğaçaam: Ağzını hayra aç aradım açmıyor - kızgınlıktan kıpkırmızı olmuş emoji -
Ben : Ya kusura bakmayın bakamadım telefona ee nasılsınız.
Onlara yangını ve diğer olanları söylemeyecektim , benim için üzülmelerini istemiyordum.
Boğaçaam: Ooo prenses teşrif edebilmissiniz.
Ben: Deme öyle yaa özledim sizi.
Biraz daha böyle mesajlaştıktan sonra telefonu kapatıp cebime koydum.
Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde hiç bakmadım.
"Kız sen tavır mı yapıyon bana" evet tahmin ettiğim gibi gelen Uygardı.
"Hayır neden tavır yapayım " dedim tavır yapmıyordum sadece azıcık kırılmıştım.
"Kızım yanımıza geldiğimde sustuk evet ama seni sıkmamak içindi , biliyorsun çok yıprandın bu yüzden zaten koştun gittin dinlemeden"
"Ne bileyim Uygar , kendimi fazlalık gibi hissettim bir an.. "
"Özür dilerim biz her zaman yanındayız değil mi Araf "
Araf'ın geldiğini farketmemiştim. Yüzüme baktı gülümsedi , o gülümsedi kalbim tekledi , atmayı bırakacak diye korktum bir an.
"Yanındayım " dedi. Gülümsedim..
" Beraberiz sakın kendini bizden ayrı hissetme , birbirimizi her zaman koruyacağız söz veriyorum "
Ortak acıları paylaşıyorduk onunla , tuhaf bir şekilde bağlıydık birbirimize.. Hala ortaya çıkmayan sırlar , sakladığımız yaşanmışlıklar vardı..Uygar dayanamamış olacak ki
"Yeter bu kadar duygusallık hadi ellerimizi üst üste koyup survivor ay pardon " UYARUM " diyelim " dedi ve bir kahkaha patlattı.
Uygar'ı seviyordum enerjisi çok iyiydi :)"Uyarum ne ya " dedi Araf.
"İlk hecelerimiz abicim ne olabilir :D " dedi Uygar.
Araf yüzünü tiksinirmiş gibi yaptı ve " Çocuklaşma " dedi.
Ben ise Uygar' ın bu fikrine gülüyordum. Gülüşümü bozan şey demir kapıdan giren postacı oldu.
Elinde ki sari zarfı uzatıp ;
"Umut Aydınalp siz misiniz ? " dedi.
"Evet benim buyrun " dedim.
" Şuraya bir imza lütfen " deyip kalemi uzattı imzamı attım , postacı gitti.
"Hadi aç meraktan çatladım " dedi Uygar.
" Belki özeldir Uygar sanane " dedi kızgınlıkla Araf.
"İkinizden de gizli saklım olamaz " dedim ve zarfı açtım.
Zarfın içinden çıkan kağıdı açıp sesli bir şekilde okudum.
" Yangında çok korkmadınız değil mi canlarım , merak etmeyin ölümünüz bu kadar acısız ve kolay olmayacak , Araf sana benden bir tavsiye son UMUDuna iyi bak "
-Neşter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ UMUT
Novela JuvenilAile hasreti çeken iki kalp... İki kalbi birleştiren vasiyet... Peki sadece bir vasiyet miydi iki hayatın birleşmesini sağlayan ? Yoksa saklı acılar mı ? Umut ve Araf'ın hikayesi 14. Bölümden ; Göz altları şişmiş mor rengini almıştı bembeyaz teni sa...