İyi okumalar :)
Yıldızı doldurmayı unutmayalım :)
Araf ile konuşmamızın üzerine çıkıp gitti nereye gittiğini bilmiyordum söylememişti , saat gecenin bir yarısı olmasına rağmen hala eve gelmemişti. Telefonunu da açmıyordu. Endişelenmeli miydim bilmiyorum sonuçta o bir erkek kendini koruyabilir değil mi ?Kapı sesi geldiğinde onu gördüm. Ayakta duracak hali yoktu , sanırım içmişti. Gözleri o kadar kızarıktı ki kanayacak gibiydi. Eli kolu kan içindeydi. 1-2 dakikalık şoktan sonra hemen yanına gidip koluna girdim.
' Bırak yardıma ihtiyacım yok ' diye bağırdı.
Yardıma ihtiyacı vardı. Dışarıdan sert güçlü buzdolabı gibi bir adamdı. Bu onun zırhıydı.
İçi ise küçük savunmasız yardıma muhtaç bir çocuk.
Hemen kanepeye oturttum.
' Ne yaptın kendine ? ' Diye sordum. Darmadağın bir görüntüsü vardı , merak ediyordum. Ona baktıkça eski beni görüyordum ve bu hiç hoş değildi. Çünkü ne hissettiğini de ne yapmaya çalıştığını da anlıyordum.
Buz gibi bakışlarıyla bana baktı. Sonra gözlerini benden çekip boş boş duvara baktı. Gözlerine ifadesizlik yerleştirmek için çok uğraşıyor muydu acaba ?
Kavgaya karışmış olmalıydı. Kolundaki izlere baktım. İçim acıdı.
Daha fazla dayanamadım , kolundaki kanları yaraları temizledim ve kolunu sardım. Yaşamıyor gibiydi.
" Gibisi fazlaydı mıydı sanki ? "
Araf ? Dedim. Ses yoktu. Beni duymuyor gibiydi.
' Daha ne kadar kendine acı çektireceksin ? ' Diye sordum , emindim kendi kendine yapıyordu bunu ben acılarımın üzerini kapatmıştım gülüşlerimle bastırmıştım belki de ama o ? Sahi o ne yapıyordu Allah aşkına ? Hala ses seda yoktu.
" Eline ne geçiyor ? "
" Sus artık ! " Diye bağırdı.
" Kendine mutlu olmak için şans vermelisin. "
" Ben mutlu olamam. "
" Haklısın " dediğimde şaşırdı. Ben Araf ı şaşırtmıştım yine. En azından yaşam belirtisi veriyordu. Hey Araf şaşırabiliyor. Tuhaf.
" Mutlu olmak için fazla isteksiz ve umutsuzsun " Dedim.
" Beni anlamak için fazla umutlusun. Ah pardon sen Umuttun değil mi ! "
" Mutlu olmak , umutlu olmaktan geçer mutlu olmak istiyor musun ? "
Cevap yoktu. Bir süre sustuk ikimizde. Ben onu yaşatmak istiyordum. Nedeni yoktu sadece yaşasın yaşayalım istiyordum. Ben Arafın içini istiyordum. Ve alacaktım.
" Mutlu olmak istiyor musun ? " Sorumu tekrarladığımda kanepeden kalktı.
" Nereye ? " Diye bağırdım. Beni takmadı ve yukarı çıktı. Kolu acımıyor muydu ?
Ah! Doğru ya ölüler hissetmez.
Peşinden yukarı çıktım. Odasına girdim. Bana çok sinirlendiği belliydi.
" Mutlu olmak istiyor musun ? "
" Ben mutluluğu haketmeyen bir adamım ve eğer bu soruyu tekrar sorarsan kötü şeyler olacak çık odadan ! Hemen ! "
" Nefes alan her insan mutlu olmayı hakeder. "
" Nefes alan insan , yaşayan insandır. " Dedi ayağa kalkıp bana doğru yürüdüğünde.
" Ben yaşamıyorum "
" Vakit geçsin maksat "
Dedi ve işaret parmağıyla kafama iki kere vurdu.
" Burası alıyor mu ? " dedi.
Sonra elini sol yanımın kalbimin üzerine koydu .
" Bak tam sol tarafındaki aptal organ çok hızlı atıyor "" Yaşıyorsun küçük çocuk , Kalbin hala hızlanıyor.. "
Dilimi yutmuş gibiydim. Konuşamıyordum. Birkaç dakika öylece eli sol yanımda durdu. Kalbim beni dinlemiyordu. Normale dönmüyordu.
" . NEFES ALMAK YAŞAMAK DEĞİLDİR BÜYÜK ADAM "
Dedim. Elimi sol yanına koydugumda kalp atışları normaldi." Burayı hızlandırmama izin ver " dedim.
" Seni yaşatmama izin ver "
" Eğer beceremezsem ikimizde yaşamayacağız.. "
" Ne dersin ? Seni cehennemden kurtarmama izin ver.. karanlıktan kurtarmama izin ver Araf "
Yorumları alayım :)
Sizi seviyorum :)
Betül Eryılmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ UMUT
أدب المراهقينAile hasreti çeken iki kalp... İki kalbi birleştiren vasiyet... Peki sadece bir vasiyet miydi iki hayatın birleşmesini sağlayan ? Yoksa saklı acılar mı ? Umut ve Araf'ın hikayesi 14. Bölümden ; Göz altları şişmiş mor rengini almıştı bembeyaz teni sa...