29. Bölüm "Peki, cezam ne?"

508 41 8
                                    


Size upuzun bir bölüm yazdım :) yorum yapmayı unutmayın :) :)

Simay'dan

Karşımda oturmuş konuşma yapmaya çalışan adama sadece sert bakışlarımla karşılık veriyordum. Madem beni büyük bir yalana inandırmıştı aynı şekilde suçsuz olduğuna da inandırması gerekiyordu. Neden onun sözüne uyup bu saçma kafeye geldiğimi de bilmiyordum. Tek bildiğim bir şeylerin açıklığa kavuşmasıydı.

Benim bakışlarıma inat o da inatla bana bakıyordu ve hâlâ konuşmuyordu.

"Ee"

dedim söze başlamasını ümit ederek.

"Nerden başlayacağımı bilmiyorum. "

"Ben sana yardım edebilirim istersen. Mesela başıma onca şey gelmesine rağmen neden yanıma gelmediğini ve  beni bir başıma tanımadığım insanların yanında bırakmanın mantıklı bir açıklamasını yaparak başlayabilirsin.

O kadar mı değersizim senin gözünde?"

İstesem de sözlerimin önüne geçemiyordum. Çok öfkeliydim. Babama, beni tek başıma bırakıp gittiği için, Fatih e benden daha çok değer verdiği için, başıma gelen her şey için öfkeliydim.

"Öyle bir şey söz konusu bile olamaz"

"Öyleyse ne? Neden beni koca bir hiçliğin içinde bıraktın?"

Gözümden süzülen yaşlara engel olamıyordum. Ne oluyordu bana böyle. Hafızamı kaybettiğim ilk zamanları hatırlıyordum. O zamanlar ne kadar da güçlüydüm. En azından ufacık bir şey de ağlamıyordum. Ama şu an ki halime bakıyorum kendime ne kadar söz verirsem vereyim sürekli ağlıyorum. Eski halimden eser kalmamış.

"Sana değer verdiğim için uzak durdum."

Şaka mı yapıyordu bu adam? Bırakıp gitmek korumak mı oluyormuş? Ölümden döndüğünde, defalarca yara aldığında yanında olmamak mı koruyormuş insanı? Öyleyse bunu size yanlış öğretmişler bayım. Birisinden uzak durmak, onu hayatınızdan çıkarmak asla o kişiyi korumuyor. Aksine hayatında kapanmaz kocaman bir boşluk bırakıyor.

"Peki bunun bir faydası oldu mu? Defalarca hastanedeydim? Sürekli başıma bir şeyler geliyordu ve ben sebebini bile tam anlamıyla bilmiyordum. Hiç mi görmedin? Bir faydası olmadı işte.

Hayatımda yarattığın o boşluğun içinde yok olup gidiyordum ben. "

İçimde ki o kadar şeye rağmen söylebildiğim tek şey buydu. Tam bir şey söyleyecekken elimi kaldırdım,

"Lütfen sus! Daha fazlasını duymak istemiyorum! Mümkünse bundan sonra da daha önce yaptığın gibi ortadan kaybolup bir daha karşıma çıkma!"

Çantamı alıp oturduğum yerden kalkarken sağ elime dokunan soğuk bir elle irkilmiştim. Bakışlarım karşımdaki adamı bulurken gözünde akmayı bekleyen yaşlar içimi burksa da buna izin veremezdim. Mantıklı bir açıklaması bile yoktu.

Elimi sertçe çekip oradan koşar adım uzaklaştım. Kafenin önünde duran taksilerden birine binip evin adresini verdim. Uyuyup bütün bu saçmalıklardan uzaklaşmak istiyordum.

Geçen yarım saatin ardından eve gelmiştim. Taksiden inip eve yürürken ayaklarımın sadece biraz daha dayanması için dua ediyordum. Aksi halde her an yere yığılıp bir daha ayağa kalkamayacakmış gibi hissediyordum. Çantamın derinliklerinden anahtarı bulup kapıyı açtığımda içimden şükretmiştim.

Kapıyı açıp içeri girdigim anda ayaklarım sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi kendini serbest bırakmıştı. Dizlerimin üzerine sertçe düşmüştüm. Bunu bile hissetmiyordum, şu an hissettiğim tek şey hayal kırıklığıydı. Babamın beni bırakıp gitmesi için geçerli bir sebebi yoktu.

Ateşle Dans (-18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin