16.Bölüm: Kararsızlığın Yakıcı Darbesi

13.2K 871 87
                                    

BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️ (Bence Alvina'nın kimi seçeceği çok belli 💕 Birinci bölümden belli ettim desem 😘)

Elimle kahve bardağının ağzına sayısız dairelerimi gezdirdim. Sıcaklığının içinden çıkarak kalbimi sarmasını, ruhumu okşamasını dilerdim. Belki o zaman Savaş'tan başkası beni anlayabilirdi. Belki yüreğimde ki sızıntıdan içeri girip, yara bandı görevini üstlene bilirdi.

''Alvina?''

Yerimden hafif sıçrayarak, bardağı bıraktım ve Ares'e bakışlarımı çevirdim. Beni anlayacaklardan birisi de oydu ama o beni tanımıyor, bense onu hiç tanımıyordum. Dışarıdan bakılınca tahmin edilebilecek birileri değildik. Bir okyanus gibiydik. Yüzeysel bakılınca temiz ve berrak; içimize girdikçe tüm karanın pisi, hayalleri batmış gemi kalıntıları ve yaşamları sönmüş insanlarla doluyduk.

''Dalmışım.'' başını salladı ve endişeli bir şekilde ellerini ellerimin üzerine bıraktı ve sıktı. ''İyi misin? ''

Hayır demek istedim. Yanıyorum demek istedim fakat ''Evet.'' diyebildim. Ellerini sıkarak aklıma gelen sorulardan bir kaçını sormaya karar verdim. O beni tanımasa bile, ben onu tanıyabilirdim. Ne kadar bencilce olsa da.

''Bir takım sorularım var.'' elimin tersiyle kitabımı kapatarak, kalemle oynamaya başladım. Ares dediğime başta şaşırsa da gülerek arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde topladı.

''Sor bakalım.'' rahat ve güvenilir gözüküyordu. Yeşil gözleri ona inanmamı söyler gibiydi.

''Ailen?''

''Annem, babam ve ikiz kız kardeşlerim var. Buradan çok uzakta yaşıyorlar. Kısaca beni terk ettiler.'' derin nefes alarak, devam etti. ''Orada ne yapıyorlar, mutlular mı? Beni merak ettiler mi? Sıkıntıları var mı? Hiç birini bilmiyorum. Yüzlerini, seslerini benden saklıyorlar. Hayatımda yoklar. Tam tamına altı yıldır.''

Hiç birimizin hayatı diğerimizinkinden daha iyi değildi. Sadece kendi acımızda kavruluyorduk o kadar. Ailesi tarafından terk edilmiş iki genç olarak Ares bana daha yakındı. ''İyi misin diye sormayacağım çünkü değilsin biliyorum.'' ellerini sıkarak, tebessüm ettim. İyi değildik. İyi değildim. Koyu siyah birikintinin içindeydim.

''Alıştım artık.'' sessiz bir isyandı bu sözleri. İçim yanıyor da nerede yandığını tarif edemiyordum demek istiyordu. Ailelerimiz daha ne kadar yaşamlarımızı mahvedebilirlerdi.

İşte bundan daha fazlası kadar!

''Görüşmeyi denemedin mi?'' en azından kim olduklarını biliyordu.

''Ne fark eder?'' ellerini saçlarının arasından geçirip masanın üzerinde tutmaya çalıştı. Bacakları masanın altında sinirden titriyordu. Sakinleşmesi amacından omzumu silktim. Yeşillerinin kararak koyuya kaçması endişelenmeme sebebiyet verdi. Ne yapacağımı bilmez halde suratına baktım. Birkaç dakikadan sonra telefonum masada yanıp, sönmeye başladı. Ares ani şekilde kafasını telefona çevirerek, hızla 'Barlas' adını tısladı. Elimi telefona götürerek aramayı kapattım ve telefonu sessize aldım. Şu an gerçekten de sırası değildi.

''Son bir soru sormama izin ver?'' bu soru bütün meraklarımın üzerine oturan bir ağırlıktı.

''Dur tahmin edeyim. Bu bencil şerefsizle ilgili!'' siniri git gide daha da artmaya başladı. Vücudunun etrafında dalgalanan elektriği görür gibiydim.

''Neden, neden düşmansınız?''

Kalemi eline alarak sıkmaya başladı. Öfkesinin kontrol altına almaya çalışıyordu. ''Çünkü işe yaramaz adam her şeyi mahvetti. Herkesi kendine hayran bırakarak, dediklerini yaptırdı ve beni bir bok çukurunun içine itti!'' daha fazla konuşmak istemediği kasılan mimiklerinden belliydi. Elindeki kalemi son gücüyle sıkarak ortadan ikiye kırdı. Ses kafenin duvarlarına çarparak odanın içinde yankılandı. Yanımdaki birkaç baş bize döndü.

Parçalanmış Ruhlar (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin