8.Bölüm: Gerçeklerin Şeytani Yüzü

17.4K 1.1K 152
                                    

BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️

Kabussuz güne uyanmanın verdiği huzurla gözlerim açtım. Etraf kuş cıvıltılarının esirindeydi ve güneş odanın üstünde bir sis misali geziniyordu. Yataktan çabucak kalkarak banyonun yolunu tuttum. İşimi bitirdikten sonra merdivenlerden inmeye başladım. Kahvaltıyı erkenden yapabilirsem okula yetişebilirdim.

Salonda elinde sigarayla birlikte oturan Savaş'ı görünce adımlarımı oraya yönlendirdim. Gözleri uykusuzluğun verdiği etkiyle hafif morarmış, göz bebekleri küçülmüştü. Saçları asi bir şekilde suratının her yerinde dağınıktı ve üzerinde rahat etmesi için eşofman altı vardı. Umursamazca camın önüne geçerek arkasını döndü. Sırtında belinden başlayıp omuzlarına kadar devam eden bir yılan dövmesi vardı. Sıradanın üstünde olan bu dövmede sanki etrafa zehir saçan pürüzleri vardı ve pürüzlerin hepsinde farklı motifler uzanıyordu.

Yanına ilerleyerek konuştum. ''Sırtındaki dövmenin anlamı ne?''

Bana bakmadan cevabını verdi. '' Sıradan yılan dövmesi,'' başımı onaylamaz şekilde salladım çünkü sırtındaki bu izler öyle geçiştirecek gibi değildi. Bir anlamı bir ifadesi vardı. Sanki çektiği acının şeklini sırtına kazıtmıştı. ''Bence bir anlamı var.'' dedim.

''Ne anlamı olabilir?'' Bir iş çevirmişim gibi kafasını yana çevirerek incelemeye başladı. ' 'Bu yola birlikte çıktıysak yaralarımızı da birlikte sarabiliriz.'' dedim bir ümitle. Bana inandı mı umursamadı bilmiyorum ama cevap verdi. ''Sırtımdaki dövme benim için insanların ifade ettiği bir şekil. Zehir saçan her bir pürüz bana acı çektiren bir insanın sembolü,'' konuyu değiştirmeye çalışarak tekrar konuştu. ''Neden erken kalktın?''

Soruyu Savaş'a çevirdi. ''Neden uyumadın?''

''Senin olduğu gibi benimde bir uyku problemlerim var.''

''Yardım edebilirim. Malum bu konuda tecrübeliyim.''

Ateş saçan gözleriyle baktı. ''Yardımına ihtiyacım yok.''

''Neden bu kadar kaba olmak zorundasın. Yardım edebilirim işte!'' iş iyice inada bağlanmıştı. İyi biri olmaya çalışıyordum fakat önüme sürekli taşlar çıkıyordu.

''Çocuklar sana güvenmiş olabilir ama ben sana güvenmiyorum. Bizden sakladığın bir şeyler var ve ben bunu bulacağım!''

''Senin yok mu?'' dedim. Gözlerini bana çevirerek konuştu. ''Çeteden sakladığım tek bir şey bile yok! Senin aksine,''

''Benim bir şeyler sakladığımı nereden biliyorsun?'' dedim hepimizin sakladıkları vardı. Söylemeye utandığımız ama içimizi diri diri yakıp kül eden. ''Önsezi. '' dedi.

''Bu neden bile sayılmaz. Haydi gel." dedim ve konuşmasına izin vermeyerek kolundan tutarak koltuğa doğru çektim. Bu sefer karşı çıkmayı bir kenara bırakarak benimle birlikte geldi. ''Uzan.''

Yüzüme boş boş bakarak koltuğa uzandı. Bende koltuk yastıklarından birini alarak oturdum ve yastığı bacağıma bırakarak kafasını üzerime çektim. ''Bana neden uyamadığını söylesene,''

Kafasını beni görebilmek için kaldırdı. ''Sana bunu anlatmayacağım!''

''Başka nasıl yardım edebilirim. Şu önüne geçilmeyen buz dağlarını beş dakika bile indirirsen, bir faydası olur!'' dedim. Kafasını tekrar bırakarak gözlerini kapattı ve hikayesini anlatmaya başladı.

'' Küçükken bahçede başıma geleceklerden habersiz bir şekilde oyun oynuyordum. Nereden bilebilirdim ki hayatımın en karanlık dönemlerinden biri olacağını. Yapay kum havuzunda elimdeki kova ile kendi küçük kalemi yapıyor, kralı oluyordum. Fakat ne olduğunu anlamadan birden etrafım adamlarla çevrildi. Kafamı kaldırarak onlara baktım. Yüzlerinde acımanın kırıntıları dahi bulunmayan o iğrenç yaratıklara. Önce yanıma biri oturarak adımı sordu. Ona adımı söyleyince diğerlerine harekete geçmesi için işarette bulundu. Saatlerce hiç üşenmeden yaptığım kalenin üzerine basarak beni kucaklarına aldılar. Onlardan kaçmaya çalıştım, debelendim ama onların gücü yanında benimki bir hiçti. Arabaya bindirdiler. Gözlerimi kapattılar onlara bağırmaya çalıştım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Bir deponun önüne gelince beni sandalyeye oturttular. Sorular sordular ama bilmediğimi onlarda benden iyi biliyordu. Maksat eğlence olsun. Sonra önüme bir kamera koydular yanıma beyazlar içinde bir erkek geldi. Elinde daha önce hiç görmediğim bir alet vardı. Karnıma çizikler atmaya başladı. Attığı her yer bir ateş misali yanıyordu. Karnımdan aşağı sıcak bir sıvı akıyordu ve ben daha onun kan olduğundan bile habersizdim. Sadece acının bitmesi için ağlıyordum.'' Derin nefes aldı. ''Daha çok böyle işkenceler yaşadım anlatsam için bile dayanamaz. '' dedi gözleri kapalı bir şekilde. Bir elim saçlarını okşarken yüz ifadelerimi kontrol etmeye çalışıyordum. Ona acımıyordum sadece başına gelen acıları, bedenin daha kaldırmayacağı yaşta çektiği için üzülüyordum.

Parçalanmış Ruhlar (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin