BEĞENİ VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM ❤️❤️
Nefes almayı denedim fakat burun deliklerimde derime batan bir şeyler vardı. Gözlerimi kırpıştırmaya başladım fakat görüşüm de hala tam değildi. Kolumu kaldırmayı denedim. Orada da derime batan metaller vardı. Elimi burnuma götürerek, rahatsızlık veren cismi sökmeye çalıştım ama bu sadece daha beter canımı yaktı. Gözlerimi iyice sıktım. Ne olduğunu hatırlamaya deniyordum. Bölük börçük kazalar vardı. Kolumdakini sıkıca tutarak çektim.
"Ah..." iğne feci halde canımı yakmıştı.
"İyi misin?" Güneş, turuncu saçlarını tepede dağınık şekilde bağlamış, göz altları feci derecede şişmiş halde endişeyle bakıyordu. Dudaklarımı konuşmaya yetecek derecede açmaya denedim fakat dilim damağım kurumuştu.
"Su..." Yerinden fırlayarak sürahiye doğru koştu.
"Ah çok korktum! Sana bir şey olacak diye. Gitmemeliydin. Seni yollamamalıydım." Doğrulmama yardım ederek, suyu dudaklarıma götürdü. Elimi kaldırarak bardağa destek oldum ve hızla bitirmeye çalıştım. Hiç bu kadar susadığımı hatırlamıyordum. Resmen su için yalvara bilirdim. Yerime yasladım.
"Senin hatan değil. Böyle olacağını tahmin etmemiştik!" Saçlarını karıştırdı.
"Tahmin etmeliydim!"
"Keser misin?" Ellerimi şakağıma bastırdım. "Planda bu yoktu. Çuvalladık." Ah endişe kumkuması Güneş.
"Diğerleri dışarıda. Gerçi sadece Barlas, Ares ve Savaş. Diğerlerini zorla gönderdim. Meliha gitmemekte direndi. Ona sabaha kadar uyanmayacağını söyledim. Bana inanmadı tabi. Ve 'eğer o gelmeden önce uyanırsan beni yolacağını söyledi.' " nefes almak için duraksadı. Gözlerimi devirerek, kaşlarımı çattım. Telaşlı olduğunda çok hızlı ve uzun konuşurdu ve susturana aşk olsun. Benim için endişelenmesi iyi bir şeydi. Tabi daha az konuşsaydı!
Gözlerimle dışarıyı gösterdim. Anlayarak başını salladı ve diğerlerini çağırmak için koşturdu. Yerimde kayarak başımı yastığa dayadım. Feci halde alnım ve kaşım ağrıyordu. Derin bir nefes alarak, içimdeki endişeyi yavaşça dışarı bıraktım. İkisi de iyiydi. Endişelenmeme gerek yoktu fakat kalbimde ki ağırlık bir türlü gitmiyordu. Sanki gözlerimle görsem daha iyiydi. Dokunsam daha iyi hissedecektim. Uçurumun ucundaki bedenim karanlığa doğru çekiliyordu. Beni oraya bağlayan iki adet ip vardı. Biri ne kadar sıksa diğeri öbür türlü çekiştiriyordu. Ellerimi boğazıma götürdüm. Beni bu türlü boğan, nefes borumu tıkayan neydi?
Gözlerimi dolduran yaşlarımı sıktım. Bakışlarımı tavana diktim ve ağlamamak için dudaklarımı şekilden şekle soktum. Korkmuştum. Kendimi kaybedecek kadar korkmuştum. Bu hayat bana göre değildi! İstediğim hayat bu değildi! Buraya ait değildim fakat beni buraya bağlayan neydi? Arkadaşlarım mı? Savaş mı? Çete? Barlas? Ares? Hangisi? Çekip gitmemiş, hala burada durmamı sağlayan neydi? Aklım yerinde değil miydi? Görmüyor muydum?
Mahvoluyordum. Kayboluyordum daha niyeydi. Neden hala çabalıyordum. Pes etmeliydim ama hayır hala devam ediyordum! Burun kemerimi sıktım. Bir plana ihtiyacım vardı. Beni kurtaracak bir plana. Gidemezdim. Pes edemezdim. Almam gereken cevaplar vardı. Çözmem gereke sırlar. Burnumu hastane elbisesine sildim.
Güneş kapıyı hafifçe çalarak içeri uzattı başını. "Geliyoruz."
Başımı salladım. Onları görmem gerekiyordu. İyi olduklarından emin olmam lazımdı. Kapıdan çekilerek içeri geçmelerine izin verdi. Ares hızla içeri girdi. Yüzünde siyah lekeler vardı. Elleri araba yağı olmuştu. Yanıma gelerek alnımdan öptüğünde gülümsedim. Bana sarıldığında olanları seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parçalanmış Ruhlar (+18)
Ficção AdolescenteKurtarmaması gereken kişiyi kurtaran, karışmaması gereken bir olaya karışan geçmişi kötü bir kız... Düşmanları, peşinde katili olan tehlikeli bir oğlan... Kader onları bağladı, birleştirdi, hayatlarını düğümledi. Şimdiyse kurtulmak, hayatta kalmak i...