GERÇEKLER KAYBETMENİN ANAHTARI

78 15 10
                                    

Belki'de ses oynamadır öyle değil mi?

Hadi ama kim neden bunu yapsın.

Sevdiğim kişi için her şeyi yapabilen biriyim. Bunun için sevdiklerime karşın sürekli sulu gözlüyüm. Onlar ile ilgili en ufak bir şeyde ağlıyorum. Sanırım bunun nedeni kaybetmekten korkmam.

Kendimi 2 gündür yeterince halsiz hissediyordum. Başım dönüyor gözlerim kararıyordu. Birde şimdi ağlamam yüzünden baş ağrım başlamıştı. Sanırım bu gece bana uyku yok.Gerçi bu düşünce ile nasıl uyuyabilecektim.

Aslında inanmak istemiyordum. Nedense Berk'in her davranışı bana gerçek gelmişti. Her şeyi ile gerçek. Onunla şimdi direk konuşmak istesem de duygusallığım ağır basıp onu yok yere kaybetmek istemiyordum.

Sadece tek bir umudum vardı. Sanırım oda bunların yalan olması. Aksi takdirde kolay kolay Berk'e bir daha güvenemem.

Sabah'a kadar sürekli sesli mesajı açıp dinledim. Açık aradım ama yoktu. Gerçek gibiydi seslerde oynama olduğu belli bile değildi. Belkide gerçekti.

--------

Tüm uyuşukluğum ile sonunda okula varmıştım. Her adım atışımda geri gitmek istiyordum. Kendimi inandırırcasına sürekli 'Gerçek değil.' diyordum. Uykusuzluktan gözlerim kararıyordu.

Umarım kendimi inandırma gereğini daha fazla duymam.

Biri kolumdan tuttuğunda daldığımı anladım. Tutan kişiye baktığımda Berk'ti. Bana anlamsızca bakıyor yüzümü inceliyordu.

"Gözlerinin altı şişmiş ağladın mı yoksa uyumadın mı?"

"İkiside."

"Neden." sesi cılız çıkmıştı. İlk defa Berk'in sesini bu kadar ağlamaya hazır duymuştum.

"Sessiz bir yerde oturalım mı?" Elimden tutarak okulun arkasında bir yere götürdü.

"Gerçekler kaybetmenin anahtarı olduğu kadar kazanmanın da hazinesidir." dedim. Konuya girmek istesem de söyliyemiyordum. İçimdeki ses boşver diyordu. Boşver öyle bir şey yok.

"Ve bende kaybetmenin anahtarını kazandım?" Bir şeyler biliyor gibiydi. Dikkatlice her cümlesinde soru soruyordu aslında. Kafamı hayır anlamında salladım.

Sesli mesajı açıp onun gözlerine baktım. O ise gözlerini sürekli benden kaçırıyordu. Hadi ama bunları inkar etmesi gerekiyordu! O ise gözlerini benden kaçırıyordu. Utanıyor muydu? Neden utanıyor!

"Benim yanımda heyecanlanan bir adamın duygularından şüphem yok. Fakat bunlar?"

"Gerçekler."

"Beni oyuncağın ettiğin gerçekler?" sesim beklediğimdende gür çıkmıştı.

"Senin beni aşığın ettiğin gerçekler!" Berk'in ise sesi yok gibiydi. Benim bağırmama karşı o fısıldıyordu. 

"Gerçekten ideaya girerken beni bu kadar önemsiz kılabildin mi?"

"Her şeyi anlatmamı ister misin?"

"Evet. Her şeyin en başından. Aksi takdirde bundan sonra sana diyebileceğim tek bir kelimem dahi kalmaz. Sadece yaşadıklarımıza acırım."

"Bizim yaşadıklarımız gerçekken ayrılmamız sadece ikimize acı verir."

"O halde ayrılmamamız için güzel bir senaryo hazırlamalısın."

"Zaten gerçekler güzel bir senaryo olacak."

"Dinliyorum o halde."

"İlk olarak söylemek istemesem de söylemem gereken en önemli gerçeği söyiyeceğim. Umutcan benim kuzenim."

"Bunu aslında 1-2 kere düşünmüştüm. Soyadlarınızın aynı olması kafamı karıştırıyordu."

"Sana çok dikkatli olduğunu söylemiş miydim?"

Kafamı devam etmesi için hareket ettirdim.

"Tamam anlaşılan dinlemekte inatçısın."

"Aynen."

"Umutcan sürekli bir kin içindedir bana karşı. Ben her zaman ona örnek olarak gösterilmişimdir. O ise sadece bana kin tuttu. Hiç sormadı sen bu durumudan mutlu musun? Aslında mutlu falan değildim. Umutcan'ı tanıyordum. Benden daha iyimser olduğunu biliyordum. Bu sorunları daha sonradan konuşarak halletmiştik. Aslında pek inandırıcı bir konuşmada bulunmamıştık. Babamın cenazesinde ne kadar gerçekçi olabiliriz? Sanırım o gün benim daha fazla üzülmemem için iyi davranmıştı. Bilmiyorum."

"Peki Umutcan'la sonradan tekrar niye aranız bozuldu?"

"Umutcan kötü işlere bulaştı. Sevdiği kızıda kötü işlerine alet etti."

"Kötü işler?"

"Genelev konuları."

"Yani Umutcan kız pazarlıyor?"

"Pazarlıyordu."

"Daha sonra ben bunları öğrendim. Hemde sevdiği kızdan. Sevdiği kızı bile para uğruna satmıştı. O kızı iyi tanırdım. Namusu için her şeyi yapabilecek biriydi. Zaten benle konuştuktan sonrada intihar etti. Umutcan ise sürekli beni suçladı. Her şeyin sorumlusu benmişim gibi."

"Neden seni suçladı?"

"O gün konuşmamız ardından kendine bir şey yapmasından şüphelenmiş evine gitmiştim. Kapı açıktı. İçeri girmemle onu yerde baygın buldum. O sırada Umutcan'da eve girmişti. Onun bakış açısından onu öldüren ben gibi duruyordum. Polisler bile benim suçsuz olduğumu anlamışken Umutcan anlamadı. Belkide vicdan azabı çekmemek için bir kurban aradı.Zaten sonra bana büyük bir söz söyledi 'sevdiğin kızı sende benim gibi acı çekerek,çektirerek kaybedeceksin.' O gün ideaya ise hırsımdan girmiştim. Seni tanımıyordum bile. Oysaki Umutcan sana aşık olacağımdan emin gibiydi. Zaten yanılmadı. Sana aşık oldum."

"Neden önceden bana bunları demedi öyleyse? Buda mı bir kandırma senaryosu." Sesimi güçlü çıkarmaya çalışıyordum.

"Demeye çalıştım. Zaten senin bana o gün teklif etmende eğer ki hala idea işini düşünüyor olsaydım sence kabul etmez miydim? Sana zarar vermemek için uzaklaştırdım kendimi senden. Ama olmadı. Senin canın yandıkça benim kalbim yok oluyor gibiydi. Ben kolay kolay kimseyi sevemedim. Seni bu denli severken de ne olursa olsun kaybetmek istemedim. Yalanlara karşın biz doğru olalım istedim. Ama olmadı sanırım Umutcan dediğini yaptı. Kaybettim."

"Kaybetmedin Güven."

Bana boş bir şekilde bakmaya başlamıştı. Her ne olursa olsun bu adamı seviyordum ben. Hiç bir insan rol icabı senaryosunu anlatırken ağlar mıydı? Berk bana gerçekleri anlatırken ağlamıştı. Pek ağlama değildi aslında 1-2 damla düşmüştü gözlerinden. Ama onlar bile benim ölüm fermanımı hazırlıyordu.

"Gerçekler kazanmanın hazinesidir."

"Kazandıysam hazinem sensin."

"Kazandın." içten bir şekilde gülümsemiştim. Bana sıkıca sarıldı.

"Beni affedebilen o sevgiyle dolu kalbine ölürüm senin."

"O kalpte sana ait Adam."

"Güvenini kaybettim mi peki?"

"Güvenimi boşa çıkarmadın. Tersine sana olan güvenim yıkılmaz bir duvar oldu!"

"Seni Seviyorum." hadi ama insan bu söze ağlıyabilir mi? Evet gözlerim dolmuştu. Zaten kendimi zor tutuyordum. Şimdi ise ağlamaya başlamıştım.

"Ağlama. Uyumamışsın da benim salaklığım yüzünden."

"Olsun. Bir şey olmaz."

"Boşver okulu bugün. Güzel bir gün geçirelim. Gerçeklerle dolu ilk günümüzü."

"Uyumakta varsa işin sonunda kabul." gülerek kafasını evet anlamında salladı.

BİR KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin