Telefonu yere çarpmamak için zor tuttum kendimi. Neydi bu böyle babam bir Hakan iki. Bir insan bu kadar mı tahlihsiz olur, her şeyi kötüye gider.
"Ne zamandır beri aldatılıyorum Sibel. Bu fotoğraf sana nasıl ulaştı?" dedim sesim titreyerek. Duygularım şimdi gösteriyordu kendini. Acımı yavaşca hissediyordum iliklerim de. Yine kalbimde bir acı, burnumda bir sızı, gözümde gözyaşı.. Şuan Hakan'ın beni aldatmasına üzülmüyordum aslında , yakmıyordu canımı bu. Canımı yakan şey, hayatım da karşılaştığım sürekli kötü intihamlardı. Sürekli canımı yakan; en güvendiğim insanlardan darbe yeyip durmamdı. Nerde hata yapıyordum, neden hergün bir başka sevdiğime elveda demek zorunda kalıyordum. Neden hayatım harikayken bugün bu haldeydim.. Nedeen!
"İyi misin Beyza telefonun çalıyor" dedi Sibel düşüncelerimi kafamdan uzaklaştırarak. Masada duran telefona baktım. Hala o arıyordu. Yüzsüz, aşağlık herif.. Telefonumu elime alarak meşgule atıp "seni dinliyorum Sibel" diyerek serçe Sibel'e baktım.
"Lütfen bana kızma, bende yeni öğrendim. İnan hiç haberim yoktu. Bana da bu fotoğrafı özel bi numara attı, gördüğüm de şok oldum. Gece uyuyamadım bile, sabaha kadar ne yapacağımı düşündükten sonra sana anlatmaya karar verdim. Ertesi gün seni arayıp yalnız konuşmamız gerektiğini söyledim. Gerisini de biliyorsun zaten."
"Ne yani. Bildiğin özel numaramı. Bu tam bi saçmalık!"
"Aynen öyle. Birileri ya senin iyiliğini düşünüyor yada..."
"Ya da kötülüğü mü. Herneyse bunu kim yaptıysa kötülüğümü düşünse dahi ona teşekkür ediceğim. Anlamıyorum Sibel ben miyim kör olan sadece,söyler misin sen de mi hiç fark etmedin."
"Bilmiyorum ki aklımın ucundan bile geçmedi benim de."
Masada duran telefonum tekrar çalmaya başladı. Tekrar meşgüle attım. Sibel'e baktığım da ise korkmuş bir hali vardı.
"İyi misin Sibel?"
"Evet. Sadece endişe duyuyorum. Bu yaptığım kötü bir şey."
"Saçmalamayı kes Sibel. Ben aldatılacaktım ve sen bunu bildiğin halde susacaktın öyle mi?" diyerek bağırdım. Sesimin tonuna engel olamamış fazla bağırmıştım. Masadaki insanlar; bize uzunca bakıp rahatsız olduklarını belirtecek bakış attıktan sonra tekrar önlerine dönüp yemeklerini yemeye devam ettiler.
"Haklısın. Susamazdım." dedi Sibel suratını asarak. O sıra da tekrar masamıza izinsiz gelip oturan Zeynep'e baktım.
"Ne var Zeynep uğraşamıcağım şimdi seninle, gider misin?"
"Gitmem canım. Az önce beni zikrettiniz, kulağım çınladı, geldim."
"Ne saçmalıyorsun yine!"
"Yaa az önce sen Sibel'e demedin mi fotoğrafı atan kişiye teşekkür edicem diye. Ee bende teşekkürü mü almaya geldim işte."
"Fotoğrafı atan sen misin?" diye şaşkınlığını gizleyemeyen Sibel atıldı hemen. Zeynep'in havalara girmesini önlemek amaçlı cevap veremeden:
"Sen ne hakla gelmiş bizi dinliyorsun ya işine baksana kızım." dedim sesimi kontrol etmeksizin.
"Çok ayıp Beyza senin gibi bir kıza bu sözler hiç yakışıyor mu?"
"Uzatma Zeynep! Ne istiyorsun?."
"Ben bir şey istemiyorum hikayenin devamını dinlemek istersin diye düşünmüştüm" diyerek masadan ayaklanan Zeynep'in kolundan tutup masaya çektim. Ukalaca bir bakış attarak konuştu:
"Peki, bu kadar ısrar ediyorsan oturayım şekerim" diyerek masaya oturdu. Bacak bacak üstüne atıp kollarını göhsünde birleştirdi.
"Ben de bir limonata alayım öncelikle, anlatırken ağzım kurur anlatamam maksatlı yani"
"Pekala, sen anlatmaya başla limonatan gelir birazdan. Garsoon?" diye az ileride duran garsona seslenip "Bir tane daha soğuk limonata alabilir miyiz?" dedim. Başına hafifçe eğip karşılık veren garson arkasını dönüp gitti.
Bakışlarımı tekrar Zeynep'e çevirdim."Dinliyoruz." diyerek hemen konuya girmesini belirttim,sert bir edayla.
"Tamam. Bildiğin üzere ben Hakan'ı seviyorum ve nedendir bilmiyorum benim yerime seninle olmayı seçti. Buna kimse akıl sır veremiyor ya o ayrı." dediği sırada topladığı o at kuyruğu saçlarından asılıp onu yere sermemek için zor tuttum kendimi. "Neyse konuya geçeyim hemen. Bir gün Hakan'ı yıldız barda kızlar tuvaletinin önün de beklerken gördüm. Açıkcası yanına gidip azar işitmektense kendi işime baktım. Tabi o sırada da tuvaletin önünde beklediği kişiyi sen sanıyordum. Gel zaman git zaman Hakan'ı barda sık sık görmeye başlamıştım. Nedense her gördüğüm de yalnız oluyordu. Bir gün inat edip tüm gün onu barda izledim. Evet, yanında bir kız gördüm sonun da ama bi terslik vardı. Saçları falan sana benziyordu ama boyun sanki biraz uzamış gibi duruyordu. Dikkatimi daha çok çekmişti bu o yüzden o gün sarhoş olmamaya dikkat edip tüm gece yaptıkları dansları, içtiği içkileri izledim. O kadar kaptırmışlardı ki kendilerini o kalabalıkta birinin onları izleyebileceği aklının ucundan dahi geçmediklerine adım gibi eminim.
"Biraz kısa kessen" diye sözünü böldüm. O sırada da garson limonatayı Zeynep'in önüne bırakıp gitti. Limonatasından bir yudum alan Zeynep konuşmaya devam etti.
"Dur iyi dinle buraları. Nerde kalmıştım. Hmm ha içki içiyolardı. İçkilerini yudumlarken de müziğin ritmine uyup karşılıklı oynuyorlardı. Ama oynamaları fazla sürmedi. Sen sandığım kişi, elindeki bardağı bırakıp Hakan'ın elinden tutup kızlar tuvaletine doğru sürükledi. Hakan kızın peşinde bende onların peşindeydim. Tekrar limonatasından bir yudum alarak devam etti.
Tuvalete girdiklerinden sonra birkaç dakika kapına onları dinlemeye çalıştım ama müziğin sesinden hiçbir şey duyamadım. Daha fazla dayanamayıp, sessizce kapıyı araladığım da gördüğüm manzara şok etti beni. Hakan'la yarı çıplak karşımda duran Gamzey'di meğer ve tanınmasın diye taktığı peruk ayakta ateşli sevişme sonucunda başından kayıp yere düşmüştü. O an sana bir kız olarak acıdım ve aynı zamanda senden nefret ettiğim için bunu koz olarak kullanmalıyım diye düşünerek fotoğrafı çekip, Sibel'e postaladım. Olay bu tatlım. Bu arada dün de aynı bardaydılar, inanmazsan gözlerinle görmek istersen bu gece seni de beklerim."Anlattıklarına karşın kafam da bir yığın soru oluşmuştu. Ne yapmalıydım bilemiyordum. Artık Hakan'da aramaktan vazgeçmişti. Acaba Zeynep'in söylediği gibi onları o anda mı yakalamalıydım. Ne yapacağımı bilmeksizin ve düşüncelerden uzaklaşmak için limonatamdan içtim.
"Ee bir şey söylemeyecek misiniz? Yoksa hala inanmıyor musun?"
"Bir şey kafama takıldı Zeynep"
"Ney?"
"Neden fotoğrafı bana değilde, Sibel'e gönderdin."
"Haa o mu. Onuda düşündüm. En yakın arkadaşından biri olan Gamze seni götünden vurmuştu. Sibel'i de ben denemek istedim. Eğer senden saklarsa ben gelip sana anlatıcaktım. Sibel de senin arkandan iş çevirdiği için onunlada konuşmayıp ezik gibi yalnız başına kalıcaktın. Buda bana geçmişte yaşattığın acının bedeli olacaktı. Hatta hemen anlatmayınca fırsattan istifade edip bugün olanları anlatmaya gelmiştim ama o yakışıklı garson engel olmuştu."
"Her şey bu kadar mı? Sıf benden intikam alman için mi?" dedim. Anlamsızca bir soru sorduğumun farkındaydım.
"Ne saçmalıyorsun Beyza. Evet belki benim açımdan bir intikam gibi gözüküyor olabilir hatta öylede. Ama sen bunu sana anlattığım için yatıp kalkıp şükretmelisin!" dedi sinirli bir şekil de ve kalkıp masadan limonatasını da alıp gitti.
"Ben hala inanamıyorum bu olanlara. Zeynep şimdi senin iyiliğin için mi..."
"Boşver iyiliği kötülüğü mesele artık ordan çıktı." diyerek sözünü yarıda kestim Sibel'in. Ardından titreyen telefonumu elime aldım. Hakan'dan bir mesaj vardı, yazdığı mesajı seslice okudum.
"Bugün gelemiyorum aşkım. Bu gece ailecek özel bir yemeğe davetliyiz ona hazırlanıcağım.
Dipnot: Seni tüm kalbim ruhumla karşılıksız seviyorum.❤""İşte buna şerefsiz diyilir Sibel."
"Haklısın."
"Peki hazır mısın?"
"Neye?"
"Benimle yıldız bara gelmeye."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON GÜVENİN SONU (TaMaMLAnDI.)
Детектив / ТриллерBeyza artık mezun olmuştu. Sınav streslerini atlatmış ailesiyle geçireceği tatilin hayaliyle heyecandan yerinde duramıyordu. Bilemezdi ki ansızın babasından gelen kötü bir haber ile hayatının altüst olacağını. Her gün bir başka yakınının güvenini ka...