Hakan'a tokatı patlattıktan sonra ne mi oldu. Aahh, neler olmadı ki?
Hakan tokatın etkisiyle elini yüzüne getirip bana şaşkın gözlerle baktı.
"Sen hayatımda gördüğüm en aşağılık herifsin Hakan!"
"Senin burda ne işin var?" dedi şaşkınlığını gizlemeksizin.
"İşte sen busun Hakan. Şuan bile bu aptal soruyu soracak kadar orantısızsın. Ben seni nasıl sevmişim, nasıl bu gerçek yüzünü görememişim anlamıyorum. Tuvaletin içinde yerde olan Gamze'ye bakarak:
Peki sana ne demeli. Yaptığın hatanın bedelini böyle yerlerde sürünerek ödeyeceksin. Sana dostum demiştim ben. Meğer siz..
Siz benim en yakınımda olup, en büyük düşmanımmışsınız. Hayatta kimseye güvenmemeyi bir kere daha öğrendim teşekkür ederim. Ellerimle alkış yaparak:
Bravoo size bravooo!!" diyerek arkamı dönüp oradan uzaklaştım.Tam anlamıyla deliye dönmüş durumdaydım. Bunu nasıl söylerdi, ne yani benimle yatmayı mı planlıyordu. Bu bu.. Tam bir saçmalık! Kahretsin! Allah kahretsin! Böyle bir adamı sevdiğim için kendimden utanıyorum.
Kalabalığın içine daldım, insanları itiştirerek çıkışa ulaşmaya çalışıyordum. Buradan bir an önce kurtulmam gerekiyordu ama insanlar tam anlamıyla bunu zorlaştırmakla meşgüldüler. Zamanla mücadele edercesine ne yapıp edip insanları ite kalka çıkışa ulaşmayı kısa sürede başarmıştım. Nefes nefese kalmış bir şekilde kalbimin atışını dinliyordum. Öfke, kırgınlık, utanç,yalnızlık, güvensizlik.. Her şey söylüyordu kalbim.. Bütün acılarla dopdoluydu, haykırıyor "durdur artık şu kalbi" diyordu. Hissediyordum..
Barın kapısını açıp kendimi o karanlık koridora attım. Kapının kapanması ile müziğin sesi bir ukte olsun azalmıştı. Kendimle başbaşa kalabilmiştim.. Karanlıkta duvara yaslanıp yavaşça dizlerimin üzerine çöküp oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp sessizce kalbimin sesini dinlemeye çalıştım. Hiç yapmadığım şeyler yapıyordum. Öncelikle anneme yalan söylemiştim ve hiç gelmediğim lanet olası bir barın lanet olası koridorunda çökmüş ağlıyordum. Bu ben değildim, burdaki ben değildim! Bu hayat benim değildi.
Elimin tersiyle gözyaşlarımı silerek hızlıca ayağa kalktım.
"Evet bu. Ben değilim!" diyerek çıkışa doğru koşar adım yürüdüm. Çıkışta hala o koca iki yarılı adam durmuş bekliyordu. Onları görünce biran duraksadım ve göhsümü dikleştirip kendime güvenir bir vaziyetten hızlı adımlarla yanlarından geçip gittim. Arkama dahi bakmadan oradan uzaklaşmaya çalıştım. Tam olarak nereye gittiğimi bilmiyordum ama hızlı adımlarla yürüyordum. Önüme bakmaksızın, nereye gittiğimi bilmeksizin yürüyordum.
"Heey! Seen?" diye, yan tarafımdan gelen bir ses işittim. Durdum. Kafamı çevirip baktığımda ise karanlıkta seçemediğim iki kişi gördüm. Gözlerimi iyice o tarafa yoğunlaştırınca iki adamın duvara yaslanıp bana baktığını farkettim. Başımı önüme çevirip yoluma devam edicekken tekrar bir ses daha:
"Hop dedik! Duymadın mı?". O an mal gibi orada dikilip kaldım. Ne dönüp bağırabiliyorum ne koşar adım kaçabiliyordum. Bana gelen belayı orda durmuş sütten yeni kesilmiş kedi gibi bekliyordum.
"Ee ne sandın? Benden bu kadar kolay kurtulacağını mı?"diyerek yanıma yaklaşan o kaba sesi anımsadım. İyice yanıma yaklaşarak kulağıma fısıldadı:
"Taşaklarım hala yanıyor ve hemen onların acısını o güzel ağzınla hafiflet! Yoksa benden çekeceğin var."
Yok nenemin papucu! Ohaa!. Ne yapıcamlan ben şimdi. Bu bildiğin bardaki pis barzo.
"Allahım benimi sınıyorsun anlamadım ki." diye sayıkladım.
"Ne diyorsun sen. Gel buraya" diyerek kolumdan tutup beni diğer adamın yanına sürükleyip üzerine itti. İterken tüm kuvvetini kullanmış olmalıydı ki, kendimi adamın üzerinde yapışmış halde bulmuştum. Başımın dönmesi geçer geçmez kendimi adamın üzerinden çekip aldım. Bana sırıtıp duran adama baka baka geri adım atıp ondan uzaklaşmaya çalışıyorken, arkamda sert bir cisme çarptım.
"Nereye gittiğini sanıyorsun sen!" diyerek saçlarımdan tutup beni tekrar, duvara yaslanmış olan adamın yanına sürükleyip, başımı bastırdı.
"Diz çök!"
"Anan diz çöksün bırak beni! İmdaaatt!" diye çığlık attım.
Çığlık atmamla birlikte okkalı bir tokat yemem bir oldu. Karşımda duran adam eliyle çenemi tutup hafifçe havaya kaldırarak çenimi var gücüyle sıktı. Var gücüyle olmasa bile ben öyle hissediyordum, acıdan gözlerimi yaşartmayı başarmıştı.
"Denileni yap, yoksa canın acıyacak." diyerek başımı sağ tarafa savurdu. Saçlarım hızlı dönmenin etkisiyle yüzüme yapışmıştı. Ağzıma giren saçları üfleyerek çıkarmaya çalıştım, malum pis barzo arkamda durup ellerimi birbirlerine kenetlemiş durumdaydı. Kabusmuydu bu anlıyamıyordum, şaka gibi geliyordu şu yaşadığım. Böyle bir şey yaşıyor olamazdım. Kesinlikle rüya görüyor olmalıydım. Eminim ki böyle bir durumla karşılaştığınız rüya olması içi dua ettiğiniz anılarınız olmuştur. Buda onlardan biri işte diye düşünerek direnmeyi bırakıp diz çöktüm. Diz çöktüm ama tüm umutlarım rüya olmasından yanaydı.
"Aferin böyle akıllı ol! " diyerek arkamda durup ellerimi sıkıca tutan adam saçlarımdan tekrar asıldı. Önünde diz çökmüş durumda olduğum ise eliyle kemerini çözmeye başlamıştı.
"Lanet olsun ne zaman uyanıcam bunu görmek istemiyorum."
"Ne diyorsun kızım sen? Çok içtin galiba, hazırlan benim aleti avuçlamaya" diyerek yüzüme hafifçe iki tokat patlattı.
Gözlerimi kapadım, bekledim ve yine bekledim. Gözlerimi açtığımda yatağımda uyanmış olacaktım. Nefes alış hızımı normale indirmeye çalışarak gözlerimi tekrar açtım. Açtım ama karşımda ki manzara kaybolmamıştı. Aksine adam pantolonu yarıya indirmiş, eliyle aletini okşamaya başlamıştı. Bu manzara karşısında dilim tutuldu, gözlerim kocaman oldu. Kalbim yerinden fırlayacak kadar hızlı atmaya başladı. Korkudan altıma kaçıracak derecede titremeye başlamıştım.
"Bunu yapmayın ne olur? Ben.. Ben buraya ilk defa geldim ve böyle bir kız değilim.. Lütfeen, lütfen uzak tut onu benden." diye yalvarmaya başladım. Artık güçlü gözükmenin bir anlamı yoktu, yalvarmanın zamanıydı..
"Nolursunuz bırakın beni. Yalvarırım size. Korkuyorum.!"
"Kes sesini!" diyerek yalvarışlarıma aldırmaksızın başımı o kocaman şeye doğru itikledi. Ben var gücümle direnmeye çalıştıkça, arkamda ki barzo aynı kuvvetle canımı yakıyordu.
"İmdaaaatt! İmdaatt! İmd" diye bağırırken eliyle ağzımı kapayan barzo nefes almamı engel oldu.
"Ya güzellikle yap yada zorla. Burda seni kimse duyamaz.!" canımın acısıyla başımı aşağı yukarı salladım.
"İyi. Şimdi elimi ağzından alıyorum. Bir daha bağırdığını duyarsam bu kadar az canın acımayacak!" diyerek elini ağzımdan çekti. Gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı. İstemeyerekte olsa önümde durmuş adama başımı kaldırıp baktım. Belki vazgeçer umuduyla yalvarır ve ağlamaktan ıpıslak olan gözlerimle ona tekrardan yalvardım ama bu ufak bir fayda bile etmemişti. Aksine bu acınacak halimden daha fazla zevk duymuşcasına kendinden geçip gözlerini kapatti ve eliyle başımı aletine itmeye başladı. Daha fazla direnmeye gücüm kalmamıştı, gözlerimi kapatarak o iğrenç hayvanın aletine doğru yaklaştım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON GÜVENİN SONU (TaMaMLAnDI.)
Mistério / SuspenseBeyza artık mezun olmuştu. Sınav streslerini atlatmış ailesiyle geçireceği tatilin hayaliyle heyecandan yerinde duramıyordu. Bilemezdi ki ansızın babasından gelen kötü bir haber ile hayatının altüst olacağını. Her gün bir başka yakınının güvenini ka...