38. Bölüm: Hakanda İşin İçinde

196 8 2
                                    


Kadın afallamış gözlerle bana bakarken ''n-ne saçmalıyorsun?'' diyerek arkasını dönüp odadan çıkmaya yeltendi. Kadını tanıdığım andan itibaren, fotoğrafı gördüğüm zamanki nefretim bir anda tekrar alevlendi. O kadını gördüğüm anda paralamaya söz vermiştim. Bunu anneme kesinlikle borçluydum ve aynı zaman da kendime. Gitmesine izin vermeyecektim. Hızlıca kadının arkasından savrulan saçlarından yakalayarak içeriye doğru çekip yere savurdum. Kadından tiz bir çığlık kulağımı çınlatıp geçti. Bense o sese aldırmadan, hala açık duran kapıdan anahtarı aldım, kapıyı üzerine kapatıp çabucak kilitledim ve anahtarı kot pantolonumun arka cebine tıkıştırdım. Sinirle hala yerden kalkmamış ve şaşkınlıkla beni izlemekte olan kadına döndüm.

''Sen ne halt yemeye yaşıyorsun'' diye kadının üzerine giderek tüm nefretimle püskürdüm.

''Bak Beyza'' dedi ve yerden destek alarak ayağa kalktı. ''Bilmediğin şeyler var ve sana zarar vermek istemiyorum. Bu yaptığını da olmamış farz edelim''

''Sen kendini ne zannediyorsun. Sen bana vermişsin vereceğin zararı. Sen ailemi benim elimden aldın'' diyerek kadını üzerine doğru bağırarak gittim. O ise kendini sürekli benden uzak tutmaya çalışıyordu ve savurduğum tokat ve tekmelerden ufak hareketlerle kaçmayı başarıp, benim dengemi bozmayı başarıyordu.

Odanın için de ben onu kovalıyordum o benden kaçıyordu. Bazen vurduğum darbeler ona acı verse de o kendini elinden geldiğince uzak tutmaya çalışıyordu. Sonun da geri adım atmaya çalışırken takılıp tekrar yere düştü, nefes nefese kalmıştı, aynı zaman da bende. ''Dur artık, baban gibi inatçısın'' dedi elini bana doğru uzatıp, durmam için işaret parmağını gösterdi. Biran gerçekten durup sendeledim ama ona acıdığım için falan değildi bu. Söylediği şey gerçekten beni etkilemeyi başarmış, burnumun sızlamasına neden olmuştu.

''Ne dedin sen!'' diye öfkelenerek kadının üzerine tekrar gidip bacaklarını tekme attım. ''Ne diye kalkıp benimle kavga etmiyorsun. Bu kadar aciz misin?''

''Umurum da değil, bana istediğin kadar vurabilirsin, kaçmayacağım'' diyerek yere uzandı. O sırada kapının ardında sesler duyulmaya başladı. Bir adam sesi dışarda öfkeyle bağırıyordu. Ses gittikçe daha çok yaklaştı. ''Aç şu kapıyı çabuk!'' diye feryat eden ses hemen kapının ardında olduğunu fazlasıyla hissettiriyordu. İşin tuhaf tarafı bu sesin tınısını daha önce duymuş gibiydim. Lanet yerde neler dönüyordu, hala anlamış değildim.

Kapının aniden açılma sesiyle arkamı döndüm. Refleks ile elimi hemen arka cebime attım. Anahtar yerindeydi ve bu sayede yedek anahtar olduğunu anlamam çok geç olmadı. Sanki bir film izliyormuşum da ağır çekim de içeriye girecek olan kişiyi bekliyormuşum gibi hissettim. Tabi bu beklediğim gibi olmadı içeri giren kişi ani ve hızlıca içeriye daldı. Bu söylediklerim sadece birkaç saniye de olmuştu. Ben içeriye giren kişiyi görünce, sanırım babamın metresini görmüş kadar şok olmuştum.

Karşımda ki kişi beni görünce başını kaldırmaya cesaret edemiyordu artık. Yürüyerek yanımdan geçti ve yerde uzanan kadına elini uzatıp yerden kalkmasına yardımcı oldu. Ben ise hala şaşkınlıkla onu gözlerimle takip ediyordum ama tam anlamıyla donup kalmış konuşamıyordum. Kadın yerden kalkınca ''ben iyiyim, buraya gelmemeliydin'' diyerek eliyle üstünü silkeledi.

''Sen çık teyze, benim biraz kalmam gerekiyor'' dedi Hakan'a benzettiğim çocuk. Benzettiğim diyorum çünkü o olamazdı. Bu kadına teyze diyen, şuan beni kaçıran insanlarla aynı ortamda olan kişi benim sevgilim olamazdı. Sadece ona benzeyen biriydi. Yani umarım öyleydi. Çünkü buna ne kadar kalbim dayanır bilmiyordum. Hayat bana bu kadar acımasız davranmazdı, o kadar gaddar ve kötümser olduğunu düşünmüyordum.

Kadın kapı eşiğine kadar yürüdükten sonra arkasına dönüp ''fazla kalma'' diyerek çıkıp gitti. Ben hala odanın ortasında dikilmiş, göz kapaklarımı bile oynatmadan Hakan'a bakıyordum. Başımı çevirmek, kendime tokatlayıp kendime gelmek istiyordum ama fark ettim ki gerçekten tutulup kalmıştım. Yerimden kıpırdayamadım. Nefes almaya çalıştıkça canımın daha çok yandığını kalbime iğneler battığını, gözyaşlarımın gözlerime hücum etmeye başladığını hissettim.

''Beyza, bunun şuan açıklaması yok. Bana biraz zaman ver''

''Beyza! İyi misin?'' diyerek yanıma yaklaştı. Gözlerimin içine baktı. ''Özür dilerim'' diye fısıldadı. Eliyle elimi tutmak isteyince bir adım geri sendeledim. ''Sana güvenmiştim'' sesim kıçımdan çıkıyor gibiydi. Ben bile ne söylediği mi anlamış değildim. ''Burada ne işin var Hakan?'' dedim acınası ses tonumla. Sonun da biraz olsun kıpırdayabilmiştim. Bu sırada inatla benimle savaşan gözyaşım yanağımdan süzülüp dudaklarımda ıslaklık bırakmıştı.

''İstersen seni yatağına yatırayım. İyi gözükmüyorsun''

''Piçin tekisin!''

''Efendim?''

''Piçin tekisiiiiin!'' boynumda ki damarımın patlayacak hissini tadana kadar suratına doğru haykırdım. Nefesim kesilmiş, yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Çığlık atıp yere dizlerimin üstüne düştüm. Hakan yere çömelip beni yerden kaldırmaya çalıştı. ''Rahat bırak beni piç! Şerefsiz!''

''Kalk Beyza kendine gel'' diyerek hala beni kaldırmaya çalışıyordu. Eliyle elimi tuttuğu an tüm sinirimle dişlerimi eline kenetledim. Bağırmasını ekleyene kadar tüm kuvvetimle ısırmaya devam ettim, bana vurmasını bekledim ama onun yaptığı tek şey sadece elini yumruk yapıp dişleriyle ısırmaktı. Çenemi çıkacağını hissettiğim an ısırmayı bırakıp onu yumruklamaya, suratına tokatlar atmaya başladım. Deli gibi hıçkırıklarla boğuşup ağlıyor Hakan'a lanetler okuyordum.

Yorulana kadar onu yumrukladıktan sonra yere yığılıp kaldım. Gözyaşlarımın enseme doğru aktığını hissettiğim de vücudu mu titreme başladı. Titrediği gören Hakan doğrularak yanıma çömeldi. ''Beyza!'' diyerek yanağımı tokat attığını hissediyordum. ''Kolonyaa! Çabuk biri buraya kolonya getirsin!'' dediğini duyduğum da birinin içeriye girdiğini duydum.

''Beyza! '' sesin geldiği yöne başımı çevirsem de gözlerim bulanıklaşmıştı. Görmek için gözlerimi sıkıca yumup açtığım da kapının orda olan adam yok olmuştu. Aynı ses bu sefer tepemden geliyordu.

''Ona naptın!'' öfkeyle bağırdığını duydum. Başımı çevirip ona baktığım da, elini yanağıma koymuş vücudumu tutarak titrememi yavaşlatmaya çalışmıştı. ''Hakan'a çabuk doktor çağır!'' diye bağırdı.

Elini bu sefer alnım da hissettim. ''Buradayım Beyza. Buradayım kızım. Dayan.'' diyen adamı babam olarak gördüm, bu saçmalıktı sanırım ölüyordum.

SON GÜVENİN SONU (TaMaMLAnDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin