33.Bölüm:Allah İslah Etsin

119 7 1
                                    

Hakan'la telefonla konuştuktan sonra onunla ilk tanıştığımız kafeye gittim. Evimin de oraya yakın olması derz avantajımdı. Kendimi berbat hissediyordum. Hissetmekten ziyade öyleydim de. Kafeye girer girmez öncelikle lavobaya gittim. Aynanın karşısına geçip kızarmış gözlerimle kendime baktım. Yüzümde ki kan lekesi bile duruyordu. Kim bilir yolda beni görenler hakkım da ne düşünmüştü. Önümde duran musluğun altına ellerimi uzattım. Su ellerime değince ürperdim. Soğukluğu beni biraz daha kendime getirmişti. Ellerimi birleştirip avucuma suyu iyice doldurduktan sonra yüzümü yıkadım. Bunu bir kaç defa yaptıktan sonra üstümü başımı düzeltip, kafeye geri döndüm. Boş masalardan birinde yerimi alıp Hakan'ı beklemeye başladım. Yerimi aldığı mı gören garsonlardan biri yanıma gelip ne istediği mi sorunca arkadaşımı beklediğimi daha sonra sipariş vereceğimi söyledim. Garson cevabımın üzerine menüyü önüme bırakıp gitti.
Bir kaç dakika sonra cebimde olan telefon titremeye başladı. Hakan arıyor düşüncesiyle elimi cebime götürdüm. Tabi ekranda arayan kişinin annem olduğunu görünce, telefonu sessize alıp masanın üzerine ters bir şekil de bıraktım.

"Kim miş?" diye tepemde bir ses duydum.  Hafiften yerimde sıçramıştım. "Korkuttu mu?" dedi gülümseyerek. Cevap veremedim. O ayakta durmuş bana, ben masa da oturmuş ona bakıyordum. Karnım da bir şeyler hissediyordum. Sanki birileri iğne gibi bir şey batırıp duruyordu. Nefesimi anlamsızca tutuyordum. Bu sahneyi bozan Hakan olmuştu. Masa da duran telefonumu  alıp, beni elimdem tutup çekiştirdi. Kafeden dışarıya çıkıp, az ileri de sakin olan bir yere gittik. Boş olan bir bankın önünde durduk.

"Ne oldu?" dedi. Karşılıklı durmuş birbirimizin gözlerinin içerisine bakıyorduk.

"Bilmiyorum" diye cevap verdim. Gözümden bir damla yaş  düşüp, yüzüğümün çizdiyi yerden akıp gitti.

"Kötü gözüküyorsun" dedi. Konuşurken çenesini sıktığını görebiliyordum ama gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.

"Bana kızgın mısın?" dediğim de cevap vermedi. Bir kaç saniye öylece durup gözlerimin içerisine bakmaya devam etti. Sonra ani bir hareketle bedeni mi sardı. Sıkıca sarıldı bana. Kemiklerim sızladı diyebilirdim. Ama bu hoşuma gidiyordu. Kendimi güvende hissettiğim yerdeydim sonunda. Gözyaşlarıma engel olamıyordum hala. "Keşke sana aşık olmasaydım" dedi.  Daha çok yandı canım. Kalbim sızladı, benden vazgeçsin istemiyordum. Onu kaybetmek istemiyordum. "Yalvarırım böyle söyleme" dedim hıçkırarak. Kollarını bedenimden ayırdı. Başımı ellerinin arasına alıp "şşş. Ağlamak sana yakışmıyor." dedi.

"Ben, özür dilerim Hakan. Keşke böyle olmasaydı, keşke seni eve hiç götürmeseydim. Keşke bugün yaşanmasaydı."

"Gel, oturalım önce." diyerek elimi tutup banka oturdu. Beni de yakınına çekti. "Üşüyor musun?" dedi. Başımı hayır anlamın da salladım.

"Bana aşık olmanı istemiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse bu. Bu seni üzecek diye korkuyorum. Annen haklı Beyza."

"Hayır! Annem haklı falan değil. Düşünsene beni Hakan'la barıştırmaya çalışıyor. Bu doğru bir şey mi? Annem iyi değil. İnan bana normal de böyle biri değildi. Psikolojisi çok yıprandı ve.."

"Beyza" diyerek sözümü kesti. "Sana aşığım, özür dilerim ki aşığım. Bu olmaması gereken bir şeydi ama engel olamadım. Daha önceden de söylediğim gibi seni seviyorum." der demez dudaklarına yapıştım. Daha fazla konuşup ama demesine izin verip önceki söylediklerinin anlamlarını yitirsin istemedim.

Öpücüğüm karşısın da şaşırmış olmalı ki tepkisiz kaldı. Birkaç saniye öylece dudaklarına kondurduğum öpücükle nefesini hissettim. Geri çekildim. "Seni kırmadım değil mi?"

Hafifçe gülerek "kırmak mı? Şuan benden mutlusu olamazdı. Ama dediğim gibi ben seni üzerim."

"Hayır! Annem öyle davrandı diye böyle söylüyorsun. Beni üzmeyen bir tek sensin Hakan. Beni bırakmanı istemiyorum." dedim. Gözlerim hala yaş doluydu.

"Yapma bunu. Boşluktasın diye böyle hissediyorsun. Pişman olmanı hata yapmanı istemiyorum."

"Hayır!" ayağa kalktım ileriye doğru bir iki adım atıp geri döndüm. "Sözümü sakın kesmeden beni dinle." diyerek derin bir nefes alıp devam ettim. "Başta bende böyle düşündüm. Sürekli gözümün seni araması, yanında bulduğum huzuru güveni boşluktayım, zor günler geçiriyorum diye sandım. Son 1 aydır bu şekil kendimi kandırmışım. Ama bugün seni kaybediceğim diye deli gibi korktum. O an evden uzaklaşıp gittiğin de oracıkta ölmek, her şeyi unutmak istedim. Hakan sen benim hayatıma giren en güzel şeysin." dizlerimin üzerine çökerek ellerini kalbimin üzerine götürdüm. "Bak, şahit ol. Nasıl da atıyor kalbim. Kalbimi inadıma hızlı attıramam ya. Sana yemin ediyorum ki seni seviyorum Hakan."

"Kalk yerden, yanıma gel" dedi. Dediğini yaparak çapraz bir şekilde ona dönük oturdum.

"Sana bir şartla bana aşık olmana izin veririm." dedi.

"Şart mı?" gülümsedim. "Seni dinliyorum"

"Günün her hangi birinde, bugün veya yarın, benimle ilgili bir şey duyarsan öğrenirsen veya görürsen bile, sakın bana sormadan beni yargılama. Senden istediğim tek şey bu. Çünkü bende sana yemin ederim ki sana zarar verecek, üzülebileceğin hiçbir şey yapmam. Yanlış bir şey görsen dahi onun bir açıklaması olduğundan emin ol. Bunun için bana şuan söz veriyor musun?"

"Bu söylediklerin ne anlam ifade ediyor bilmiyorum ama sana güveniyorum. Sana söz veriyorum Hakan aslacsana sormadan seni yargılamayacağım ama ne olur  son güvenimi de boşa çıkarma."

"Asla Beyza asla. Seni seviyorum" dedi ve alnıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Helalimsin diyosun" dedim gülerek

"Ona da sıra gelecek" çapraz bir gülüş yapıp yine beni benden aldı. Dayanamayıp sarıldım kocaman. Tüm kuvvetimle sardım onu. Belki de ilk defa birisine böyle kocaman bir sevgiyle sarılıyordum. "Seni seviyorum, seni seviyorum, seni çok seviyorum." diye kulağına fısıldadım. Bu muazzam olan sahneyi yanımızdan geçmekte olan bir teyze şu sözleriyle bozdu. "Çık çık çık çık. Edep ahlak kalmamış, yazık günah. Yolun ortasın da sarmaş dolaş, Allah islah etsin."

SON GÜVENİN SONU (TaMaMLAnDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin