Aslında bilindik üzere böyle bir durumda aklıma gelen ilk şey bir kızın duygusal anından faydalanmaya çalışan bir erkek modeli olurdu. Fakat karşımda ki insanın, şuan burada olması bile bu düşüncelerimi silip atmama yeterdi. Ki bu insanı bir kaç haftadan fazla tanımadığım halde, onu her gördüğümde bana elinden geldiği yardımı karşılıksız bir şekilde yapması ona olan minnettarığımı kat kat arttırmıştı. Şuan yaş dolu gözleriyle bana bakan ilk ve tek erkekle karşılaşıyordum. Hayata ve insanlara güvenim kalmamışken karşımda ki görüntü kalbimin normalinden daha hızlı çarpmasını sağlamıştı. Ona bir karşılık vermem gerekiyordu ve bu ne olumsuz bir etki yaratmalı ne de olumlu bir etki yaratmalıydı.
"Artık sana Hakan değil de sadece garson diyebilir miyim?" diyerek saçmaladım. Sorumun karşısında muhteşem dişleriyle bana gülümsedikten sonra anlamadığını belirtmek için başını omzuna doğru yatırdı. Şuan karşımda oturup bana bu şekil bakması yüz haltlarını deli gibi incelememe sebep oluyordu. Çene yapısında ki o sertlik gözlerinde ki o koyu renk ve kaşlarının da ki o muazzam duruş.. Onu biraz daha böyle incelemeye devam edersem, kendimi fazla kaptırmış olacaktım o yüzden tekrar konuşma gereği hissettim:
"Yani üzgünüm bõyle bir şey sorduğum için ama bilirsin, eski sevgilim ile karıştırmalarını istemiyorum. En azından bir süre.."Yani bana garson diye hitap mı etmek istiyorsun? Doğru mu anladım?
"Bu seni rahatsız etmezse tabi..
"Hayır ama sadece yani biraz garip."
"Ahh evet. Boşver aptalca bir fikirdi."
"Yoo hayır, istediğini diyebilirsin, bu senin kararın.. Sadece biraz garip ve komik yalnız buna katlanabilirim"
"Diyosuun"
"Evet güzel kız" diyerek uzun ince ve kemiksi parmaklarıyla önüme düşen saçımı kulağımın arkasına doladı.
"Sen iyi birisin Hakan. Şey garson demek istedim" diyerek ukala bir tavırla sırıttım. Bana cevap vermedi, başını önüne eğip hafifçe sağa sola sallayıp gülümsedi sadece. O sıra da o muazzam görüntüyü izlememe engel olan bir ses duydum ve başımı açılan kapıya doğru çevirdim.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz ? dedi yanıma yaklaşmakta olan, bembeyaz önlüklü, kirli sakallı ve gözlüklü olan adam. Anlamam o ki karşımdaki doktordu.
"Sanırım iyiyim, kendimi iyi hissediyorum. Yalnız ne diye buradayım hala anlayamadım ayrıca annem nerde, en son.." en son dedim ve durdum. O an beynimin bana oyun oynadığını sandım. Tam olarak en son ne olmuştu. Ben neden buradaydım. Kafamın içinde bir büyük uğultu vardı, başımın bir an çatlayacağını sandım. Başımı ellerimin arasına alıp, düşünmeye çalıştım. En son masada dört kişi olduğumuzu ve iş üzerinde tartıştığımızı hatırladım. Daha sonra bir şey olmuştu ve gerisi yoktu. Ama ne olmuştu.
"Yalnız neden buradayım hatırlayamıyorum. İçkiyi fazlamı kaçırdım acaba." dedim ve gülümseyerek doktora baktım.
"Fazla strestten olmalı. Artık çıkabilirsiniz. Gayet iyisiniz."
"Teşekkür ederiz doktor bey" araya girerek söze karıştı ve ayağa kalktı garson.
"Tekrardan geçmiş olsun, iyi günler" diye karşılık verdi kirli sakallı boylu poslu doktorumuz. Ardından odadan çıkıp gitti.
"Sanırım çıkıyoruz" dedim garsona dönerek. Cevap vermedi, ayakta öylece bana baktı. Yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı.
"Bir sorun mu var" dedim. Sesim titrek çıkmıştı. Ona bakıyordum ama o gözlerini kaçırıp duruyordu. Üstüme örtülen pikeyi kaldırıp ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım ve yerde duran ayakabılarımı ayağıma geçirdim. Gözlerimi ondan ayırmaksızın yanına gittim ve gözlerinin içine baktım. Gözlerimde ki soru işaretleriyle ona bakmaya devam ettim.
"Gerçekten hatırlamıyor musun?"
"Ne?"
"Gerçekten hatırlamıyor musun dedim."
Başımı yere doğru eğdim ve iki adım geriledim.
"Babam"dedim. "En son annem telefo.." diyerek yarım kaldı sözlerim. Gözlerim aklıma gelen anılarla kocaman olmuştu.
"Hakaan!" diye kızdım ona. "Ben neden bu lanet yerdeyim. Annem nerdee! Ne diye beni burda tutup durdun. Beni babama götür, beni babama götür! Hakaaan beni babama götür!" diyerek dizlerimin üzerinde yere çömeldim. Göz yaşlarım yanağımdan süzülmeye başlamıştı çoktan. Hakan yanıma gelip dizlerinin üzerine çöktü.
"Güçlü ol Beyza. Neden burdasın sanıyorsun! Güçlü ol ve ayağa kalk." diye azarladı beni.
"Annem nerde?" diye fısıldadım zoraki.
"Kalkta annene götüreyim seni."
Cevap veremedim. Ayağa kalkmak için yardım etmesine izin verdim. Artık her şey raylarına oturmuştu. Her şey bir bir aklıma geliyordu. Boğazım da düğümlenen düşünceler nefes almamı zorlaştırmaya başlamıştı. Garsonun söylediklerine kulak vermem gerekiyordu. Güçlü olmam şarttı.
"Gidelim lütfen." dedim sessizce.
"Gidiyoruz merak etme." dedi ve koluma girmeye çalıştı.
"Hayır buna gerek yok, ben iyiyim. Gerçekten." diyerek ellerimi çenemden alnıma doğru, yüzümü yıkar gibi sürttüm ve saçlarımı geriye savurdum.
"Pekala. İyisin ve güçlüsün. Biliyorum ki bununda altından kalkacaksın." dedi ve kapıya doğru yöneldi. Bende onu takip etmeye başladım. Kapıdan çıkar çıkmaz eski sevgilim karşımda dikilmişti. Derdim başımdan aşkınken uğraşmak istediğim en son şey, iki erkeğin gereksiz yere kavga etmesiydi. Bu yüzden garson'a dönerek:
"Bana birkaç dakika izin verir misin?" dedim ve gitmesini istedim. Gayet iyimser bir tavırlar arkasını dönerek yanımızdan uzaklaştı. Onu sevmenin bir yanıda buydu. Fazla olgundu. Genç yaşına rağmen fazla koruyucu ayrıca.
"Beyza, yanında ki bu zübbeyi ne zaman göndereceksin. Yeter artık!"
"Ne! Hayır, anlayamıyorum sen geri zekalı mısın? Benim babam ne halde kim bilir, senin söylediğin şeye bak. Burda bir zübbe var ise oda sensin Hakan. Çekil önümden." dedim ve arkama bakmaksızın koşar adım garsonun yürüdüğü koridorlardan çıkışa doğru gittim. Söylediklerim ağır gelmiş olmalıydı ki, arkamdan ne bir ses duydum ne de takip edilmiştim. Sonunda bunu başarabildiğime sevinmiştim. Çıkışa ulaştığımda ise garson hemen hastanenin önünde, motorun üzerinde çalışır vaziyette beni bekliyordu. Zaman kaybetmeksizin motorunun arkasına atladım. Altımda olan mini eteği bile göz ardı etmiştim. Şuan bundan daha önemli olan babama ne olduğuydu.
"Nereye gideceğimizi biliyor musun?" dedim garsonun kulağına eğilip.
"Evet. Annenden adresi aldım, merak etme." dedi ve motorun gazını kökledi. Ani hızdan vücudum gerilediği için refleks olarak garsonun belini normalinden daha sıkı sardım. Yolculuğumuz başlamıştı. Nereye gittiğimizi bile bilmiyordum, gözlerimi sıkıca kapatmış bir vaziyet de, rüzgardan korunmaya çalışıyordum sadece ve tabi babam için dua edip duruyordum. Ama tam olarak ne için dua ettiğimden habersizdim..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON GÜVENİN SONU (TaMaMLAnDI.)
Gizem / GerilimBeyza artık mezun olmuştu. Sınav streslerini atlatmış ailesiyle geçireceği tatilin hayaliyle heyecandan yerinde duramıyordu. Bilemezdi ki ansızın babasından gelen kötü bir haber ile hayatının altüst olacağını. Her gün bir başka yakınının güvenini ka...