Haksız yargılanmak nedir anlayabilmişti tüm bedeni şahit olarak. Kaburgaları onu tartamayacak kadar üzgünlerdi, beli ise depresyondaydı. Kolları travmada. Bu kadar büyük çaresizliğin üzerine gelen bir kadın; onu kurtaracağını söyleyen beyaz tenli, küçük suratlı ve küt saçlı. Düşüncelerinin hâkimi oluvermişti birden. Acılarının yerini küçük bir surat almıştı düşüncelerinde. Kurtarılmaktan ve haksızlık olgularından çok uzaktı zihni.
Kan tadındaki paslı demir parmaklıklar ve taş duvarın köşesine işeyen gri ceketli taksici. Belki de o da suçsuz bir yargının aracı oluvermişti. Ön yargıdan nefret ederdi. Ve şimdi haksız yere yargılanıyordu. Hayata sövmek için tüm şartlar sağlanmıştı artık. Bir şey dışında; küçük suratlı kadın… O birden bire her olguyu yerle bir etmişti. Ona karşı duyduğu şey aşk yahut sevgi değildi. Sadece merak. Sepet salan komşu teyzenin; yeni evlenen komşusuna duyduğu meraktan da yüce bir şeydi bu. Bunları düşünürken parmaklıklarla sevişiyordu sessizce. Onların geyşası olmuştu bu süre içerisinde. Onu o yapan tüm bağımlılıklarından uzaklaşmıştı bir kaç gecede.
Derin bir iç çekti sigara özlemini barındırarak. Yavaşça yürüdü parmaklıklardan uzağa. Sidik kokan battaniyeye sarılamıyordu üşüse de. O; bu gibi yerlerin harcı değildi. O, bu gibi yerleri sadece zihninde tasarlar kalemine dökerdi. Şimdi ise kalemine dökemeden parmaklıklar arasından dökülen küfürlerin adamı oluvermişti. Aşırı aşina olduğu saat sesinin bile özlemini çekiyordu. Akrebin yelkovanla olan savaşını bile özlemişti kulakları. Kafasını yere yavaşça eğerken ellerini iki yanağına da eşit miktarda dağıtmıştı. Suratı şimdi titreyen elleri arasında hüzünlenirken demir parmaklıklar hızlı bir şekilde açıldılar. Bir polis; uzun, yakışıklı da. Ah tanrım şimdi hatırladı. Bu polis onu döven polisti. İyi polis rolüne bürünmüş; güzel polis. En azından suratı güzeldi. Kalbinden uzaklaşmışçasına… Seslendi:
-çıkıyorsun genç adam!
Küçük suratlı kadının beyaz teni geldi o an aklına. Özgürlüğünden bile önce gelebilmişti. Şaşırdı. Fazlasıyla şaşkın bir tutum içerisinde uzun polise bakarken birkaç gün aradan sonra ilk defa konuşmuştu. Tabi sert bir bakışla:
-figlio di puttana*
Bir filmden öğrendiği bu güzide cümleyi atfetmişti hızlıca. Derin bir oh çekti. Kan tadındaki demir parmaklıklara bakmadan hızla çıkıverdi oradan. Ah gözleri… morluk içerisinde olan o gözleri küçük suratlı kadını arıyordu. O kadın çoktan onunlaydı zaten:
-gözün aydın genç adam
…