Gölge sadece izliyordu onu. Sanki yarışı birinci sırada götüren bir ralli sürücüsü gibi gülmeye başladı gözlerinin içi. İntikam alıyordu. Kalbini ve beyninin aynı anda esir alan bir intikamdı bu. Sigarasını indirip. Yırtık perdenin arasından görünen elektrik direğini seyre daldı. Direk. Belli ki iki tane lambası vardı ama birisi patlamıştı. Böbreğinin birini bağışlamış 35lik bir delikanlı gibi. Yaşıyor ama pişman. Kurtulmayı düşledi önce. Sonra çok derin bir nefes aldı. Vermeden önce sigarasına baktı. Ve tüm gücüyle nefesini bıraktı.
Sigarasını anahtarı koyduğu sehpada çaresizce duran, asidi geçmiş kolanın bulunduğu bardağın içine bıraktı. Ve cıs.. zaten asidi geçmiş kola neye yarar ki cıs sesi çıkarmaktan başka. Gölge sordu.
-Neden böyle davranıyorsun.
O; hiç ses çıkarmadı. Kafasını elektrik direğinden gölgeye dahi çevirmedi.
-Hala neden burada olduğunu kavrayamıyorum diyebildi gölgeye.
Gölge kafasını kapıya çevirdi. Gidiyorum dercesine. O hala elektrik direğini çözümlemeye çalışıyordu. Gölgenin gözlerinden düşen damlalar sigaranın yaktığı o eski, kenarı yeşil çerçeveli kiremit rengi halıya düşüverdi. Kafasını elektrik direğinden kaldırmıştı. Gölgenin ağlayan gözlerine baktıkça yeni bir sigara yakma isteğiyle dürtülüyordu. Her zevkten sonra içilen tüm sigaralar gibi arzuluyordu sigarayı şimdi. Doğruldu. Kapıya yöneldi. Kapıyı gölgeye sonuna kadar açtı ve ağır adımlarla yerine otudu. Gölge kapıdan çıkarken son kez baktı. Ama o elektrik direğine çoktan dalmıştı bile…
Yine yalnızdı. Bu sefer daha huzurluydu. Silebilmişti ilk sorununu. Hem de hiç kayıp vermeden. Aniden küvet aklına geldi. Banyoya doğru adım attı. Tıkaçı kaldırdı, soğuyan suyu boşalttı. Yeniden taktı ve sıcak suyu açtı. Artık çırılçıplaktı. Odaları turlamayı çok severdi çıplakken. Alabildiğine özgürlük. Alabildiğine mutluluk. Holde yürürken kapının tam girişine bırakılmış anahtar dikkatini çekmişti. Atılmadığı belliydi dağınık değildi çünkü. Özenliydi. Aldı, göz gezdirdi ve gölgenin bir daha gelmeyeceğinin kesinleşmesi şerefine bir sigara yakmak için odasına gitti. Camel softundan bir dal çekti. Ağzına getirdi. Kibritini yarım bir güçle vurdu ve sigarasını yaktı. İlk fırtı o kadar hafif çekti ki. Ne zaman zevklense bunu yapardı. Elinde sigarayla mutfağa gitti. Mutfağın ışığı yanmıyordu. Her yer dağılmıştı. Ama bir tane bulaşık yoktu. Dolaptan bozulmuş sütü aldı. Geri bıraktı. Su sesi yeniden kesilmişti. Banyoya gitti küvetin dolduğunu gördü. Sol topuğuyla suyun sıcaklığına baktı. Hafif bir sırıtma, ardından sıcak bir mutluluk. Bütün kemiklerinde hissediyordu. Alkolün etkisiyle taksinin kapısına çarptığı dirseğinin sızısı dahi gitmişti. Elindeki sigarayı lavabonun içine attı. Ve kendini tamamen suya bıraktı. Mutluydu. İlk sızısından kurtulmuştu az önce, gölgeden sıyrılmıştı. Niçin kimsesi yoktu? Neden hepsi terk etmişti onu? Belki de böyle olmalı diye geçirdi içinden… ve yine sıcak mutluluk. Göbeğinin deliğine giren sıcak mutluluk… sol kolunun altında bulunan ameliyat izine temas eden mutluluk… saclarının arka kısmını ele geçiren sıcak mutluluk. Derin bir nefes aldı. Giderek buharla dolan odaya bir nefes de o bıraktı. Kafasını küvetin köşesine bıraktı. Mutluydu. Uyumalıydı. İki haftadır uyumuyordu. Mutluluğu bulmuşken; uyumalıydı..
…