Tezatların kadınıydı, beyaz tenli; küçük suratlı kadın. Tezatların kadınıydı. Beyazdı teni bahtının karalığı kadar beyaz; en az… Küçüktü suratı yüreğinin büyüklüğü kadar küçük; en az. Belli ki yalnız bir adam için mağaranın ucunda gözüken gün ışığının ta kendisiydi. Haksız yere yargılanıp sorgulandığı, marizlendiği kan tadındaki demir parmaklıklardan onu kurtaran da tezatların kadının ta kendisiydi.
Pek özen göstermediği vücudu, özen gösterdiği kafa bölgesi ve diğer çekimser alanları morluk içerisinde terk etti orayı küçük suratlı kadınla beraber. Ay ışığını odasına konuk eden yırtık perdenin yanına kurulmuş güzel yatağında uyuma isteğiyle dolup taşmışken, bir kahve içme teklifi alıvermişti. Ve bir sigara. İçine dolu dolu çekeceği yüce sigara. Düşünmesi için çaba bile sarf etmeden kadınla kahve içiyordu bir anda. Eskitilmiş harman tuğlası dekoru, birbirine pek de yakın olmayan masaları ile az ışıklı bir kafede. Kahvenin sıcaklığı gece üstünde uyuduğu soğuk taşlardan ayıklıyordu onu. Her yudumda ayrı bir haz alıyordu. Ve söndürmeden ardı ardına yaktığı sigaralar ile o an özgürlüğünün pimini çekmişti. Patlaması için de bekliyordu. Tezatlarla dolu bir kadın vardı karşısında. O esaretten beslenen kan tadındaki demir parmaklıkların ardındayken ilgisini topladığı kadını gözü görmüyordu şimdi. O an aklında yalnızca kusursuz özgürlüğü vardı. Oradan nasıl çıktığının bile önemi yoktu. Özgürlüğü… bu ona yeterdi. Her insan özgürlüğü için yaşamaz mıydı zaten? Özgürlük adına yüzlerce senaryo yazabilirdi, belki de binlerce. Özgürlük. Ah seni yüce kutsal şey, ne kadar da özlenilesi bir olaysın sen. Özgürlük dedi içinden. Özgürlük; barınaktan henüz kurtulan bir köpeğin yediği hafta sonu mangalı kalıntısı kadar çekiciydi. Azgın bir deniz dalgasının köpüğü kadar hassas, uzun süre tutulan çişin aniden yapılmasının verdiği orgazm hissi kadar muazzam… orgazm hissi. Orgazmı da arzuluyordu vücudu.
Özgürlüğü düşlerken kahvesini de bitirmişti. Küçük suratlı kadın ise onu meraklı gözleriyle süzüyordu. Dakikalardır. Ve dakikalarca süzecekti de… o ise özgür düşüncelerini bir kenara bırakmaya çalışıyordu kadından çok uzaklarda. Kafasını düşüncelerden alıkoyup kaldırdı. Yavaş ve mutlu bir şekilde, süzülerek kaldırdı. Artık soracağı onlarca soru dudakları arasından özgürlüğüne kavuşabilirdi. Sözcüklerin özgürlüğüne de önem verirdi.