-Ben belki de sana açılan bu güzide pencerenin pek de naçiz olamayan bir bekçisiyim yalnız adam. Belki hayatının karanlığına mum yakamayacak kadar acizim yahut unutulmuşum, kaybolmuşum karanlıkta… mumun yeri belli değil; elimde bir çöp kibritle dolanıp seni aydınlatmak için mum arıyorum. Yalnız şu da var. Ya o kibrit biterse? Bunu düşün biraz da olsa. İşlemediğin bir suç için bu kadar dayak yemen komik.
Küt saçlı, küçük suratlı beyaz tenli hatun bunları söylerken parmaklıklardan yutkunuyordu o da. Sadece yutkunuyordu. Ve soruyordu ilk önce kendine sonra ona:
-sen kimsin?
-Dedim ya ben senin mutluluğa açılan pencerenin bekçisiyim.
Parmaklıkların ardından izlerken yutkunuyordu. Parmaklıklar paslıydı, kan kokuyordu. Kurtulacaksın dedi içinden biri. Bu hatun diğerleri gibi değildi. Kurtulacaksın.