11) Tuvalet taşı, bok ve parazitler; biz...

185 3 0
                                    

Hayat… her yaşamın sahibidir kendileri. Birer kuklasıyızdır biz insanlar. Garipçe bir kukla. Garipçe… çünkü her kukla kendi hikayesinin kahramanı olabilir miydi? Biz öyleydik. hepimizin güzel bir hikayesi vardı ve kahramanları yine bizlerdik. Hayat denilen bu boka bulanmış tuvalet taşının içinde yaşayan birer parazitlerdik. Kötü olan hayat mıydı? Tuvalet taşıydı hayat. Ancak hayat pis miydi kendi başına. Ah… hayır… hayat pis değildi, o tuvalet taşını pisleten şey bokun ta kendisiydi. Biz de onun içinde yaşayan parazitler. Bokun ne olduğunu hala bilmiyordu parazitler.

Düşündü ve ağladı. Deli gibi kaçma isteği vardı; bulmamalıydı kimse onu. Kaçıyordu ağlayarak…

Nereden bilebilirdi ki… O ister miydi hiç böyle olmasını…

Hızlı adımlarla yürürken sokak bomboştu; o ki araba altında ezilip can vermeye yüz tutmuş bir siyah kedinin karıştırdığı çöpün hışırtısı yankı yapıyor o yarı loş ve banliyölerin bilindik bir sokağında. Resmen kaçıyordu. Uzun zamandır birinden ya da özellikle de bir şeyden kaçmamıştı. Severdi korkularının üstüne gitmeyi. Ancak bu sefer korkudan çok daha önemli bir durum vardı. Çok daha önemli. Caddeyi boydan boya yürüyordu, gözlerinden hüzün yaşları süzüle süzüle. Ağlıyordu. Çok acayip. Başka bir sokak daha geçti şimdi. Yine bir kedi, yine yolun ortasından yürüyen insanlar. Yine cehalet, yine küfür ve yine gözyaşı. Nereden bilebilirdi böyle olacağını. Kaçıyordu şimdi, yapmayı hiç de sevmediği şeyi yapıyordu; kaçıyordu. Kaçmalıydı bu sefer başkaydı her şey. Acıları aklına geldi. Üzülüyordu topu henüz patlamış bir çocuk gibi. Bir sokak daha geçti ve bir cadde daha yine bir kedi ah.. bir çöp daha geçti kediden habersizce. Yürüyordu hızlıca. Kaçıyordu. Hoş.. nereye kaçtığını da bilmiyordu ya. Ağlaması durmuştu… şimdi sadece düşünceliydi şirketini iflastan kurtarmak isteyen göbekli bir patron gibi. Elini deri ceketinin sol cebine getirdi. Sigarasını arıyordu küçücük cebinde. Bilekliği cebe takıldı. Amına koyayım!

Koşuyordu artık, kaval kemiklerinde bir yangın olur ya hani. Koşuyordu, ağlıyordu da… bir cadde daha geçti. Ah… böyle olmamalıydı. Bir sokak daha. Ve bir kedi…

Korku değildi bu sefer. Bu sefer bir cinayetti…

BOKA SARAN BİR HİKAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin