Saksıyı Tutan Taş

198 76 21
                                    

 Sinirle elime aldığım o taş herşeyin başlangıcıydı. Çok kızgındım, normalde bu kadar sinirli bir kız olmamama rağmen, taşı hızlıca sesin geldiği yöne doğru attım. Ama sonra, birinin beyin kanaması geçirmesine neden olabiliceğimi düşündükçe, karnıma saplanan o korkunun ağrısı beni pişmanlığa sürüklemişti. Balkon mermerine tutundum ve taşı attığım yöne doğru baktım. 

 -Ah!.. 

 -O da ne? Öl.. Öldürdüm. Ölmüş müdür? Ölmemiştir. Yavaş attım.                                                                             Taş büyük! Kesin öldü! Katilim ben! Polis mi o? .. 

 Gözlerimi açtım. ..Dalgalanan sarı saçlarının arasından parlayan kırmızı kan rengi, bir çift kısılmış mavi göz, yapılı bir vücut ama sanki dokunursan düşücekmiş gibi. Büyük elleri vardı. Onu taşındıklarından beri hiç görmemiştim, ağaçların arasında kaybolan o balkonda onu ilk görüşümdü. Balkonda bir gitar vardı, sayemde kırmızı renge boyanmıştı. 

Durdum ve düşündüm. Ben ilk kez bir insana zarar vermiştim. İçimi saran pişmanlıkla, sandalyeyi devirdim ve koşarak evden çıktım. Ayıcıklı pijamalarım, biri ayrı diğeri ayrı çoraplarım, çarşamba cadısını andıran saçlarım ve toz bezi yapılmaya elverişli t-shirtum ile çok güzel görünüyordum. Annemin üç numara büyük terliklerinden bahsetmiyorum bile! Benim için önemi yoktu. Bir hippi ruhuna sahiptim. Tam olarak üzerimdekileri mi yansıtıyordu? Emin değilim. Ama durumu değiştiremezdim. Kapısının önüne geldim. Ne tuhaf evdi. İçeride hiç ses yoktu. Kulağımı kapıya koydum, bir kedi sesi geliyordu. Sanki kapıyı tırmalıyor gibi. O anda düştüğümü hissettiğim. Kulağımı koyduğum o kapı, açılmış ve ben yerle bir olmuştum. Bu binanın zemini bu kadar güzel miydi? diye düşünürken. 

O kalın ve boğuk ses;- "Zemini incelemek için buraya geldiğini sanmıyorum" dedi. Zemindeyken "iyiki atmışım o taşı, ukala!" diyebildim. Tabiki içimden.Kafamı kaldırdığımda benden daha farklı biri yoktu karşımda. Üzerinde oldukça bol bir t-shirt ve altında oldukça bol bir şort vardı. İçinde çok cılız görünüyordu. Aslında yapılı bir vücudu vardı. Ayağa kalktım. Başı kanıyordu. Elinde bir bez parçası, kanayan yere bastırıyordu. Bu haliyle bile oldukça ukala bakıyordu. Kendisini kaybetmek için çok çabaladığı her halinden belliydi. İnsan sevmiyordu. Evin içi oldukça kasvetli, ve bu çocuğun gözleri oldukça keskindi. Cümleye nasıl başlamam gerektiğini bilmiyordum. Altı üstü rol çalışıp, odama geçecektim. Bu kadar aksiyon'a gerek varmıydı?                           

-Öyle bakmaya devam mı edeceksin? Yoksa attığın taş yeterli gelmedi mi? dedi.                                        Şaşırdım. Büyülenmiş gibiydim. Ne söyleyeceğimi ne yapayacağımı bilmiyordum. Ona attığım taşı verdi.  - At hadi! Ne duruyorsun? dedi. 

-B.. Ben..                                                                                                                                                                                               -Sen ne? dedi. Cümle kuramıyordum, hem biraz korkmuştum hem de anlamaya çalışıyordum. Bu çocuk dünyaya geldiğinde elindeki torbaya tüm gizemi doldurmuş olmalıydı. ..                                               

Kapı yüzüme kapandı. Ama ayaklarım gitmek istemiyordu. Birşey vardı. Bu evde ve bu çocuğun içinde.  Çemberin dışından bile göremediğim çözülemeyen birşeydi bu. Çözecektim.   

KAYIP YILDIZ #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin