Ölüm Meleği

112 39 7
                                    

Annemle uzun zamandır birlikte uyumuyordum. Kollarında tuttuğu çerçeve yere düşünce uyandım. Saat sabahın dört buçuğuydu. Odama geçtim. Açık kalan penceremin perdesi uçuşmuş, içerisi görünüyordu. Perdeyi kapatırken, sokak lambasının altında birinin dikildiğini gördüm. Elinde kemanıyla duran bu yaşlı amca, daha önce yolda gördüğüm adamdı. İçeriyi seyrediyordu. O sırada içimdeki korkununda etkisiyle, pencereme atlayan cam göz kedi beni korkutmuştu.

-Ölüm meleğinin nerede olduğunu bilemezsin mavi kız! mrr.. dedi ve yokoldu.
Ölüm meleği bu adammıydı? Perdeleri sımsıkı kapattım. Ve bahçeye çıktım. Adımlarıma çok dikkat ediyordum. Her ses beni korkutmaya yetiyordu. O sırada biri kolumu tuttu, bu Lorendi. Beni duvarın arasındaki boşluğa soktu ve ağzımı kapadı.
-Şş sessiz ol! dedi.

Yaşlı ve kemanı olan o adam sessizce yanımızdan geçti. Çok korkuyordum. Nedenini bilemediğim bir his bu adamın iyi biri olmadığını hissediyordu. Loren'e çok yakındım. Yaşlı adam gittikten sonra Loren beni evine götürdü. Evinin içindeki bir geçitten, çatı katına çıkmıştık.

-Cam göz sana herşeyi anlattı değil mi?

-Senin hakkında bazı şeyler söyledi ama ben anlayamıyorum o adam kimdi?

-O bir adam değil aptal kız! O bir ölüm meleği!

-Ne istiyor? Neden beni takip ediyor?

-Bunu sana söyleyemem. Benimle görüşmemen lazım. Beni unutman gerekiyor. Yoksa o kemancı, seni öldürür! Anlıyor musun beni?.

-Anlamıyorum..

-Ben bir yıldız çocuğum. Sen beni görebiliyorsun. Ama insanlar beni göremez. Gökyüzüne bakıp konuştuğun o yıldız benim. Hakkında herşeyi biliyorum. Söylediğin, anlattığın herşeyi. Yolculuklarda içine dolan tuhaf endişeyi, okulun için girdiğin sınavlarda içine dolan heyecanı, aşık olduğunda dolan gözlerini.. Benim adım Loren, mavi kız.. Loren yıldızı.. Bilim adamlarının yıllarca arayıp bulamadığı, varlığını bildikleri ama ispat edemedikleri o yıldız..

-Sen kayıp yıldız mısın?

-Kayıp loren yıldızı.. Benimde bir ailem vardı. Dünyaya gelmeden yaşadığım başına buyruk davranışım yüzünden, 18 yaşımı geçtiğimde ölüm meleği ailemi elimden aldı. Bir sevgilim vardı, onu öldürdü. Ben cezalandırıldım. Ölüm meleği şimdi senin peşinde.. Çünkü lanet olsun ki..

dedi ve gözlerimin içine baktı. Eliyle saçımı yüzümden çekti;

-Sen gördüğüm en parlak yıldızsın..

Sarıldım. O gün birşeyi çok iyi anlamıştım. Babamı kaybettikten sonra hayat bana kayıp olan birşeyi geri vermişti. O korkunç ve gizemli çocuk, benim kayıp yıldızımdı.

-Loren! dedim..

-Ben seni seviyorum. Ölüm meleği beni bulana kadar seni seveceğim..

Sessizce "git burdan" dedi.

-Sen beni uzaktan sevebilirsin. Hiç yıldıza dokunabilen bir insan gördün mü?
Dünyanın kurallarını çiğneyemezsin Mavi!.

Gülümsedim. Bilekliğimi geri taktı. Ben giderken bana baktığını hissedebiliyordum. Eve geldim, ve yatağıma uzandım. Yıllarca gökyüzüne bakıp konuştuğum yıldıza aşık olacağım aklımın ucuna bile gelmezdi. Midemde uçuşan kelebekler, yüzümdeki gülümsemenin sebebi Lorendi. Bir yıldız çocuğa aşık olmuştum. Hayatım boyunca üç kez birini sevmiştim. Birincisi ilkokuldaydı. Okul bahçesini turlamak için sevgilim olmuştu. Her teneffüs atılan dört tur sonrasında, ilişkimiz bitiyordu.
İkinci sevgilim lisedeydi. Neden ve nasıl sevgili olduğumuzu bilmiyordum. Sessiz bir kızdım. Sabah sevgili olunan kişiyle, akşam ilişkimizin sonuna gelmiştik. Son sevgilim lise sondaydı. Sevgilisi olmayan bir ben bir kız kulesi kalmıştı. Benden sonra kız kulesiyle çıkmış olma ihtimali yüksek.

Böyle bir his değildi. İlk defa yerinde ve gerçekten hissedebildiğim bir hisse sahiptim. Tuhaf, gizemli, sinir bozucu o çocuğa aşık olmuştum. Bilekliğim kolumdaydı. Beni anlıyordu, hissediyordu.. Bilekliğimdeki ışık hüzmesinden bunu anlayabiliyordum. Ölüm meleği evimi biliyordu. En kısa zamanda beni yakalayabilirdi. Küçükken yaptığım bir resim vardı. Her zaman başucumdaki komodinin üzerinde dururdu. Bir an gözüm ona takıldı. Kayıp yıldızla konuşurken çizmiştim. Çok üzgündüm. Okul bahçesinde, yıkılan basketbol potasının oluşturduğu çukura takılmış, herkesin içinde düşmüştüm. Olanları kayıp yıldıza anlatırken, aynı zamanda resimi yapmıştım. Kağıdı aldım ve bir uçak haline getirdim.
Hadi bakalım! Muhteşem nişan alma yeteneğimi kullanarak bu kağıdı Lorenin balkonuna ulaştırıcaktım. Kağıdı uçurdum ve kağıt balkon mermerine çarpıp yere düştü. Ve işte o yaşlı kemancı amca, kağıt onun eline geçmişti. Hala buradaydı. Resime baktı. Ve sonra eline aldığı yaprak parçasını kağıda sürterek birşeyler yazdı. Uçak yaptı ve resimi geri gönderdi. Çok korkuyordum, o bir ölüm meleğiydi. Kağıt penceremin mermerine düştü. Hızlıca açtım.

"En kısa zamanda, mavi kız" yazıyordu.

Aşağıya baktım. Kemanıyla bir müzik çalmaya başladı. Bu müzik içime işliyordu. Canımı acıtıyordu. Loren balkona çıkmıştı. Resmi ona çevirdim. Eliyle içeri geçmem gerektiğini işaret etti. Annem uyanmıştı. Odama girdi.

-Mavi! Bitanem uyandın mı sen?

-Evet anne, uyandım

-Bak sana ne söyleyeceğim. Belki biraz uzaklaşsak ikimize de iyi gelir. Bir tatil düşünüyorum. Belki bir karadeniz turu.. Ne dersin?

Bu iyi bir fikirdi. İzimi kaybetmem iyi olabilirdi. Ama Loren, onu özleyecektim.

-Biraz düşünsem? dedim.

-Tabi kızım düşün. Ama acele et! dedi ve odadan çıktı. Odadan çıktıktan sonra bir şekilde Loren'e durumu anlatmalıydım. Ama yaşlı keman çalan bir amca görünümündeki ölüm meleği evin etrafında olabilirdi. Camdan baktım, Loren mutfak penceresinden görünüyordu. El salladım, beni görmesi için garip şekiller yapıyordum. Bir maymunun çiftleşme dansını andırdığından şüphem yoktu. Yan binadaki selma teyze çok eğlenmişe benziyordu. Aşkta herşey mübahtır dedim ve gülümsedim. Loren sonunda beni görmüştü. Elimle "bize gel" diye işaret ettim. Bana insanların onu göremediğini söylemişti. Başıyla tamam işareti yaptı. Yine ağaca tırmanmış ve bize gelmişti.

-O yaptığın garip şekiller bir tür dansmıydı? dedi.

Lanet olsun! Görmüştü.

-Şey o, bir tür seslenişti. Bir tür yakarış ve bir tür rezillikte diyebiliriz.

-Ve bir tür çok tatlı bir kız, diye ekledi.
Gülümsedim, gülümsedi..

Merhaba üç çizgi..

-Loren, annem bir karadeniz turuna gidelim diyor. Ölüm meleğinin bizden uzaklaşması için iyi bir fırsat bu, ama ben seni özlüyorum. Senden uzaklaşmak istemiyorum..

-Mavi, dinle beni! Ölüm meleğini çok hafife alıyorsun. Eğer sana yaklaşır ve bilekliğini benim dışımda ölüm meleği çıkarırsa dünyadaki hayatın son bulur. Annenle git! Ben seninleyim unuttun mu küçükken gittiğin yaz tatillerini? Ben hep seninleydim, yine seninle olacağım.
Sarıldım..

-Mavi, çok başbelasısın biliyorsun değil mi? dedi.

Biliyordum. Onu tanıdığımdan beri, onun için sadece dert olmuştum.
O gün beni öpmek istedi. Ama ölüm meleği sokak lambasının altında bizi izliyordu.

Cam göz kedi balkon mermerine atladı ve yine dile geldi;

-Aranızda ölüm varken onu sevebilir misin Loren?

Birbirimize baktık. Ona engel oldum. Ölmesini istemiyordum. O her zaman kayıptı, görüyor ama dokunamıyordum. Hayatta benim için herşey böyle olmuştu. Ben hayalperest bir kızdım. Masallarda yaşardım. Benim için herşey dokunamayacak kadar uzaktı. Loren dokunamayacağım kadar uzak bir boşluktan ibaretti. İkimizde biliyorduk. O gün dünyaya geldiğimde elime verilen torbaya iki şey koymuştum. Biri Loren diğeri aşktı.
Annemle konuştum. Hemen yarın yola çıkmamız gerekiyordu. Ölüm meleği bizim aşkımızın korkulu bir yanıydı artık. Herşeyi geride bırakmanın zamanı gelmişti. Cam göz kedinin sesini duydum.

Sessizliği bozan o tiz ses;

-Kedi tanrısı mrr.. Ölüm meleğinin nefesini hissediyor..

KAYIP YILDIZ #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin