Kaçış

55 19 17
                                    

Mavi, içindeki üzüntünün vermiş olduğu yorgunlukla uyuyakalmıştı. Avucunun içinde tuttuğu kristal yıldız elinin kızarmasına neden olmuştu. Kristal yıldız yanındayken kendisini güvende hissediyordu. Peter, Mavinin vermiş olduğu notu görmüş ve annesine iletmişti. Ama gördüğü sadece Mavi'nin bıraktığı not değildi. Peter, Lorenin göndermiş olduğu maili okumuş ama okudukları karşısında anlamsız kalmıştır. Loren'in herşeyi hissediyor olması, ve Mavinin bilekliğinin garipliği Peter'ın kafasındaki parçaları birleştirmesi için önemli ipuçları oluşturuyordu. Annesi Mavinin başucunda uyanmasını bekliyordu. Uyandı.. 

- Mavi, kızım! İyi misin?

Mavi annesini gördüğü ilk anda ona sarıldı ve ağlamaya başladı. 

-Mavi beni korkutuyorsun. Neler oluyor? Mavi; 

-Anne soru sorma lütfen.. Ben ılık bir duş alıp yatacağım. Seni seviyorum..

-Bende seni, annen her zaman yanında bunu unutma olur mu?

Mavi evet anlamında kafasını salladı. Ve odasına çıktı. 

Merdivenleri çıkarken küçük dostumla geçirdiğim zamanlar gözümün önünden geçiyordu. Onu şimdiden çok özlemiştim. Bu aşk için ödemem gerekenden ağır bir bedel ödüyordum. Annem için endişeleniyordum. Loren'in kutusunda ne olduğunu bilmiyordum. İleriyi göremiyordum. Küçük bir kızken gökyüzünde anlamsızca izlediğim o yıldızın bir gün bana bir çok şeyi göze aldıran bir adam olacağı aklımın ucuna bile gelmezdi. Ama Loren için ödenen bedellerin önemi yoktu. Loren benim karamsarlığımın, sevgi anlayışımın kelime anlamıydı. Ve eğer bu dünyada Loren yıldızını görebilen tek kişiysem bunun bir anlamı olmalıydı. Odama girdiğimde küçük dostumun boş kabına bakakaldım. Yaz mevsiminde olmamıza rağmen o an içime işleyen soğuk babamı kaybettiğim günkü soğukla aynı gibiydi. Bu bir ölüm soğuğuydu. Küçük dostum elmayı çok severdi. Kabının içerisindeki elmasında hala diş izleri duruyordu. Gözlerimden süzülen yaşlarla, kabının içindeki suyu boşalttım. Hayatın içinde hayatı son bulan birşeyin izlerini yoketmek çok zordu. Ama ruhların yaşadığına inanırdım. Bir kızılderili gibi tıpkı. Herşeyin bir ruhu vardı ormanın bir ruhu, ağacın bir ruhu, yarasanın bir ruhu.. Ve kaplumbağamın ruhu daima benimle olacaktı. Kaplumbağamın kendisine benzeyen küçük bir oyuncağı vardı. Kabının olduğu yere onu temsilen küçük oyuncağını bıraktım. Artık kayıp yıldızla konuşmalıydım. Loren, beni rahatlatabilecek tek şeydi. Terasa çıktım ve o an Camgöz kedinin terasa atlamasıyla tüm hislerim bir duman gibi gökyüzüne yükselmişti. 

-Ne işin var senin burada Camgöz! Çok korktum. Camgöz; 

- Mavi! Uzaklaşmalısın. Hemen buradan gitmelisin mrr.. Ölüm meleğinin hedefini başka yöne çekmezsen mrr.. Bu ev anneninde sonu olacak. Git Mavi! mrr.. Uzaklaş.. 

Cam göz kedi yokoldu. Bir an önce buradan uzaklaşmak zorundaydım. Ama kapıdan çıkma şansım yoktu. Annemin evden uzaklaşmaması gerekiyordu. Dikkat çekmemeliydim. Hemen koşup depodan bir halat aldım ve terasın demir parmaklıklarına sıkıca bağladım. Kristal yıldız cebımdeydi. Halata sıkıca tutunup kendimi terastan aşağıya sarkıttım. Aşağıdaydım. Tüm gücümle koşmaya başladım. Evin garajından fener aldım. Ve ormanın içine doğru yol aldım. Hava çok karanlıktı ama hiç birşey beni ölümün soğuğundan daha fazla korkutmuyordu. Nereye gittiğimi bilmeden olabildiğince çok koştum. Sonunda yoruldum ve bir ağacın dibine oturdum. Korkuyordum.. İçimi saran korkunç his ölüm meleğinin yakınlarımda olduğunu söylüyordu sanki. Ayaklarımı kendime doğru çektim. Başımı dizlerimin üzerine koydum. Annemi düşündüm. Ona birşey olmasını istemiyordum. Babam ve küçük dostumdan sonra onu da kaybetmek istemiyordum. Büyük bir çaresizlikle gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. O sırada tanıdık bir elin başımda olduğunu hissettim. Başımı yukarıya kaldırdığımda Loren'in silik bir görüntüsünün yanımda olduğunu gördüm. Hemen kalktım sarılmak istedim ama o bir hayalet gibiydi. Sarılamıyordum. 

KAYIP YILDIZ #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin