Tiyatro

200 64 20
                                    

Cümleleri bittiğinde çoktan balkonu terketmişti. O gittikten sonra etrafta oluşan sessizlik, içimi dolduran o korkuyla karışık büyülü his tuhaf hissetmeme neden olmuştu. Kayıp yıldız'a baktım. Neler oluyordu? Anlam veremiyordum.

"Korkuyorum" dedim. Büyülenmekten korkuyorum. Korkmaktan korkuyorum. Aklıma kazınan her bir ifadesi beni başka biri yapıyordu. Sadece bir kaç gün içinde oldukça düşünceli bir kız olmuştum. Uzun süre yıldızıma baktıktan sonra tekrar karanlığın ve ağaç dallarının kaybettiği balkona baktım. Kimse yoktu. İçeri geçtim. Kaplumbağama bakıp "Tuhaf şeyler oluyor küçük dostum" diyebildim.
Yatağıma uzandım. Uyandığımda beni zor bir gün bekliyordu. Bir türlü çalışamadığım tiyatro metnimin oyunu vardı. Ve ben kağıtlarımın uçurtma yapılışını seyretmiş ve birsürü şey yaşamıştım. Bunu kimseye anlatamazdım. Doğaçlamak dışında çarem yoktu. Gözlerimi kapadım ve bugünü düşünerek uykuya daldım.

..

-Kızım, mavi! uyan hadi.
Geç kalıcaksın, kızım
Mavi!

-Tamam anne, tamam duydum. Kalkıyorum şimdi.

Sabah erken uyanmak eğer bir insan olsaydı, ondan nefret ederdim. Bir insan sabah uyandırılmamalı. Bir insan uyuyorsa günün herhangi bir saatinde uyandırılmamalı.

Annem; -Mavi kızıyorum ama! Oyalanma. Baloya gitmiyorsun.

Koşarak mutfağa gittim. Masaya oturdum. Annemin hazırladığı yiyecekleri mideme gönderiyorken, bakışlarını üzerimde hissettim.
-Bir kaç gündür tuhafsın. Neyin var senin?
-Hiç. İyiyim anne. Sadece tiyatro metnimin başına gelenler canımı sıktı, hepsi bu.

Hepsi bu muydu? İçimdeki hislerin nedeni gerçekten sadece bumuydu? Annem beni her zaman anlardı, hisleri çok kuvvetliydi. Ama bu yaşadığım her neyse, anlatmak istemiyordum. Birşeyi anlatmak, o şeyin büyüsünü bozuyordu. Çantamı aldım. Aynanın karşısında kendimi izledim. Ve son bir nefes alıp günümün iyi geçmesini diledim. Duvarda asılı duran düş kapanına bakarak "Tüm bunlar eğer kabussa, işte tam ortada duran delikten dışarı çıksın ve tüm güzel şeyler tüylerine takılıp üzerime yağsın" dedim.

..

Sonunda kalabalık sokakları aşmış, insanlarla çarpışmış, bahsettiğim çemberin içinden geçmiştim.
Büyü çemberi..
Tiyatro salonuna geldiğimde, kırmızı renk koltuklar boştu. Oyunun başlamasına yarım saat vardı ve ben kostüm odasına yöneldim.
Odanın kapısını açtım. Tiyatro hocam oradaydı.
-Hoşgeldin mavi, bizde seni bekliyorduk. Kostümlerin burada. Makyajın da yapılıcak. Bir an önce hazırlan ve kendine güvenmeyi sakın unutma! dedi.
Gülümsedim ve tekrarladım. "Kendine güvenmeyi sakın unutma".
Salon yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Bende hazırlıklarımı bitirmiş kostüm odasında bir sağa, bir sola yürümeye başlamıştım. İçimde nedenini bilmediğim bir endişe vardı. O sırada kostüm odasının kapısı hızlıca çarptı.

!?;*"'!!?

-Anne bak pamukprenses burada! Haha gördüm.

-Oh.. Neyse ki sadece küçük bir çocuk.

Anons: Sevgili izleyenler, oyunun başlamasına son beş dakika! Cep telefonlarınızı sessize almanız önemle rica olunur.

İşte oyun zamanı.
Tekrarladım. " Mavi unutma, kendine güven".
Sahneye çıktığımda tüm gözler üzerimdeydi
.

-Huh!
-Ne güzel bir orman burası böyle! Biraz tehlikeli gibi. Acaba benim küçük cücelerim nerede?

-Neşeli! bak bak bizim pamukprenses orada. Hadi ona güzel bir şaka yapalım.

KAYIP YILDIZ #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin