Camgöz

166 54 23
                                    

Yorulduğum, düşündüğüm korktuğum günün ilk sabahı, ışıklarını penceremden içeriye bırakmış, güneş bulutların arkasında bir görünüyor bir kayboluyordu.
Odamın kapısının açıldığını farkettim. Gelen annemdi. Durgun görünüyordu. Her zaman odama sesli, gürültülü gelmesine alışmıştım.

-Erkencisin, dedi.

-Uyuyamadım

-Kızım, Mavi.. Bir şey var ve bana söylemiyorsun. Evden apar topar koşturduğun gün ne oldu? Anlat hadi.
Benimle herşeyi paylaşabilirsin, biliyorsun değil mi?

-Biliyorum, ben iyiyim anne. Sadece yorgunum. dedim.

Bugün güzel bir gündü, o gizemli çocuğu düşünüp kendimi uçsuz düşüncelere sürüklemeyecektim. Hayal gücümün bir oyunuydu. Herkes benim gördüğüm gibi olmak zorunda değildi. Dünya benim düşüncelerime göre şekillenmiyordu. Ben bunları düşünürken, küçük dostum, hala uyuyordu. Başparmağımla kafasını okşadım.

-Bugünün güzel olmasını sağlayacağım dedim. Harekete geçeceğim ve bu gece düşünmeden uyuyacağım.

Bol kapşonlu hırkamı, ve sandaletlerimi giydim. Saçlarımı tıpkı gün içerisinde yapacağım herşey gibi kendi halinde bıraktım. Mutfağa gittim. Sandviç hazırladım. Taze sıkılmış meyvesuyu ve biraz çilek aldım. İşte hazırdım.

Evimin yakınlarında bir orman vardı. Her sene çok güzel çiçekler açardı. Ama insanlar, orada olmayı sevmezlerdi. Tehlikeli olduğunu söylerlerdi. Doğa insana zarar verebilir miydi? En azından bizim doğaya zarar verdiğimiz kadar?
-Ben çıkıyorum, akşam olmadan dönerim! dedim.

Kapıyı kapattım.
Ve işte gün benimdi. Kapının önünde çizim malzemelerim duruyordu. Ne zaman oraya gitsem resim yapardım. Annem buna o kadar çok alışmıştı ki ben daha çıkmadan çantamı hazırlardı.
Malzemelerimi alıp dışarı çıktım. Yürümeye başladım. Adım attıkça kendi adımlarımdan başka seslerde duyuyordum. Ben ne kadar hızlı yürürsem, adımlarda o kadar hızlanıyordu. O çocuğun beni takip edebiliceğini düşünmek istemiyordum. Kaplumbağama ve kendime söz vermiştim, kimse, hiçbirşey ve hiçkimse! Bu günü bozamayacaktı!
Elimi sıktım. Ve;

-Yine mi sen?! diyerek arkamı döndüm.
Ama yanılmıştım.

-Huh! .. Sadece bir kediymiş

Geri döndüm ve yürümeye devam ettim. O an bu kedinin, bana hiç yabancı olmadığı düşüncesi aklıma takıldı. Durdum, hala beni takip ediyordu.

-Sen o kedisin, şu tuhaf çocuğun kedisi.. Neden beni takip ediyorsun? dedim.
İç sesim dile geldi ve;

-Peki sen neden kediyle konuşuyorsun? dedi.

Esprili iç ses..

-
Kedi anlamsızca yüzümü inceliyordu. Sokak bomboştu. Eğildim, ve başına elimi koydum. Gözlerini hiç ayırmıyordu.
-Sen o tuhaf çocuk gibi bakıyorsun, dedim.
Gözlerin.. Onun gibi bakıyor. Kararlı, gizemli, sırlarla dolu. Ayağa kalktım, güneşin tepede olduğu en güzel saatleri kaçırmak istemiyordum. Yürümeye başladım.
Tuhaf çocuğun gizemli kedisi ve ben, şimdi ormana gidiyorduk. Beni takip ediyordu. O bir kediydi ama kafamın içindeki garip düşüncelere engel olamıyordum.

Kafamın içindeki garip düşünceler;

1-Kızı takip eden gizemli kedi, tuhaf çocuğa dönüşür ve keskin tırnaklarıyla kızı tam olarak 60 parçaya böler.
2- Gizemli kedi kızı takip eder. Konuşabilme yeteneğine sahiptir. Ve kızı öldürmesi için gizemli çocuğa yerini söyler.
3- Kedinin kulağında bir kamera vardır ve gizemli çocuk kızı izlemektedir.

KAYIP YILDIZ #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin