Araf: 16.bölüm

469 260 56
                                    

" İtaatsiz -2 "

Saatler geçip giderken ruhuma iğne gibi batıyordu.Buradan bir an önce kurtulamazsam bir daha böyle bir şansım kalmayacaktı.Bunu başarabileceğimi bilmezken içimdeki küçük inanç kırıntılarına tutundum.

" Su "

Kapının altından depoya sızan ışığa ara sıra rastgelen gölgeler orada birinin olduğunu belli ederken ağzımdaki bez parçasına rağmen bir kelime de olsa çıkarabilmiştim.Bunun daha da sinir bozucu hale gelmesi için tekrarlamaya devam ettim.

" Su...Su "

Planıma uyan ilk adım kapının ardındaki iri yarı adamdan geldi.Demir kapının büyük bir gürültü ile açılması içeriye kör eden beyaz ışığın girmesine neden oldu.Gözlerimi kısıp adamın karanlıkta kalan yüzüne baktım.

" Sessiz ol! "

Parmağını dudaklarına götürüp kelimelerini işaret dili ile gösterdi.

" Ağzını açacağım ancak sessiz olacaksın "

Kafamı salladım.Ardından başımın arkasındaki düğümü çözüp bez parçasını çıkardı.

" Ellerimi de çöz "

Kaşlarını çatıp kafasında karar vermeye çalıştı.

" Neden yapayım kaçman için mi? "

" Hayır lütfen sadece su içeceğim...Lütfen "

Üzerine gitmeye devam edersem bu iş olacaktı.Arkama geçip ipleri çözdü.

" En ufak bir hareketini yakalarsam "

Devam etmedi.Ne yapacağını ikimizde biliyorduk.Çözülen iplerin ardından acıyan bileklerimi ovaladım.Yerde duran suyu alıp elime verdi.Cam bardaktaki suyu bitirip biraz daha yakınıma gelmesini bekledim.Avını bekleyen aslan gibi bekliyordum.

" Seni tekrar bağlayacağım. "

Eğilip çaprazımda kalan iplere uzandığı sırada elimdeki cam bardak kafasında tuzla buz oldu.Olduğu yerde darbenin etkisi ile yığıldı.

" Beni tekrar bağlayamayacaksın. "

Hızla ayağımdaki iplerden kurtulup sandalyeden kalktım.Doğruca kapıya doğru ilerleyip etrafa baktım.Karanlık koridorda kimse yoktu.Duvardan güç alarak ilerledim.Etrafı iyice kontrol ettikten sonra bulabileceğim bir çıkış aradım.En azından buradan çıkıp yardım çağırabilirdim.Ay ışığının aydınlattığı duvarda kanlı el izini görmeden önce bu iyi bir fikre benziyordu.İzler tazeydi,eğer takip edersem James'i bulabilirdim.Zeminde kırmızı kan damlayarak yol çizmişti.Devam ettim.Taki son damlanın damlayıp bittiği yere kadar.

" James "

Fısıltı ile çıkan ismini ben bile duymazken demir kapıya sağ elimi koydum.Gözlerime acı dolu gözyaşlarım toplanırken kafamı elimin yanındaki yere dayayıp bir damlanın kayıp düşmesini izledim.

" Korkuyorum...Herşeyden "

Bir insan ağlarken konuştuğunda sesi ne kadar ızdırap dolu geliyorsa benimki de öyleydi.
Kendimi kısık sesin geldiği yeri bulmak için toparladım.Ne kadar toparlayabiliyorsam o kadardı.

" Prenses? "

" James! yaşıyorsun.Sen iyi misin? "

Kapıya biraz daha yaklaşıp sesimi biraz daha alçak tuttum.

" Ben iyiyim. "

" Seni oradan çıkaracağım. "

Yerde sert bir şeyler aradım.Kapının kilit kısmını kırıp onu kurtarabilirim.Yerde ellerim sert büyük taşlara giderken olabildiğince büyük olanı aldım.Etrafa bakıp birinin gelme ihtimalini umursamadan taş ile kilidi kırdım.Yine gürültü ile açılan kapıdan geçip yerde duran James'in yanına gittim.Bacağından durmadan akan kan önce yeri sonra bacağına bağladığı kumaşı kırmızıya boyamıştı.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin