Araf: 12.bölüm

565 271 90
                                    


       " Çekim "

    Hissizlik nasıl bir duygudur ki insanı her şeyden soyutlaştırır? Acı sadece bir his miydi? Yoksa istemediğimiz yada kabullenmek zorunda kaldığımız bir duygu muydu? Hissetmiyordum.Pembe pamuk şeker alındığında sevinen küçük kız çocuğu kadar mutlu,her şeye rağmen engelleri aşıp delicesine sevdiği adama aşık olan bir kadın kadar aşık,ölüm kokan hatıralarına bakıp üzülen çocuk kadar üzgün hissetmiyordum.Öfke bedenimi dalga dalga kaplıyordu.Bu adama öfkeliydim.Her şeye öfkeliydim.Ben içimdeki tüm güzelliklere dokunup onları siyahlara boyarken karşımdaki adama tüm öfkemi akıtmak istedim.

Yüzünü yüzüme çevirip konuştu.

" Tamam...İstemiyorsan bu oyunu bitiririz ama emin olduğum tek şey ben her istediğimi alırım. "

İstediği bu muydu gerçekten.Soğukkanlılıkla gözlerine baktım.

" Zevk için ruhumu satıp bedenimi mi ortaya koymamı istiyorsun James Sullivan. "

Yanıtsız bırakıp önce belimdeki sonra yanağımdaki elini çekip bedenlerimizi ayırdı.Ağır adımlarla odadan çıktı.Yatakta cenin pozisyonuna geçerek kör bir noktaya daldım.

Uçurumdaydım.Tam kenarında,aşağı baksam ölümüme neden olacak kayalar gözüküyordu.Saçlarımı uçuran hırçın rüzgar kadar öfkeliydim.Mavi gökyüzü küsmüştü renklerine,gri renge boyamıştı bir zamanlar açık mavi olduğu gökyüzünü.Hava soğuktu,ne ben hissediyordum soğuğu ne de arkamdaki beden.Silahın sert namlusu da acıtmıyordu dokunduğu yeri.Ölümü kabullenmiştim.Acısız ve huzurlu ölmeyi seçtim.Tek bir kurşun,Aşağıda kayalara vuran hırçın suda ölmek korkutmuyordu ama cesedimi buldukların da bedenimi kanın rengi ile bulmalarını istiyordum.Bunu arkamda ki ölüm kokan siyahlara bürünmüş adam yapabilirdi.Kulaklarımı çınlatan silah sesi bedenimde delik açıp kırmızı sıvıyı açığa çıkardı.Elimi dokundurduğumda elim sıvının rengini alırken gülümsedim.Bitmişti.Artık bitmişti.

Kabusumdan uyanıp hayatımın bitmeyen kabusuna geri döndüm.Doğrulup yataktan kalktım.Bir bardak su içmek için mutfağa gittim.Güneş batmak üzereydi. Elindeki telefonu dizinin üzerinde çevirip duruyordu.Mutfağa gidip elimde bir bardak su ile geri döndüm.Dışarı da ısrarla tahta kapıya vuran biri vardı. James'e dönüp ne yapacağını merak ederken salonun ortasında dikildim.İşaret parmağını dudaklarına götürüp sessiz olmamı işaret ederken kapıyı açmak için oturduğu yerden kalktı.Arkasından merakla gidip açılan kapının arkasında konuşulanları dinledim.

" Hey dostum. "

" Merhaba. "

" Burada birinin yaşadığını bilmiyordum,Her neyse bu akşam yeni açtığım barda bedava içki var gelmek istersen adres broşürde yazıyor. "

Saklandığım yerden kolumu çekip açık kapının önünde duran adamın göreceği bir mesafeye çıkardı.

" Ah...Hiç sanmıyorum bu akşam pek uygun değiliz. "

Yaş olarak bizden daha olgun bir adamdı.Yapılı vücudu siyah paltosunun içinde belli oluyordu.Beyaz tenli,kirli sakallı esmer biriydi.

" Peki...Eğer fikriniz değişirse adres orada yazılı. "

Bakışlarını James'in arkasında duran bana kaydırdı.Arkasını dönüp verandanın merdivenlerinden aşağı indiği sırada kapanan kapı görüşümü kapadı.Elinde kırıştırdığı kağıdı yere attı.

" Benim karnım acıktı. "

Girdiği salondan çıkıp mutfağa doğru gitti.Mutfak tezgahının başına geçip yardım etmek için yapabilecek bir şeyler düşündüm.Buzdolabından çıkardığı adını bilmediğim malzemeleri tezgaha dizdi.Domates ve baharatları önüne çekip domatesleri doğramak için bıçak aldı.Elinden alıp domatesleri kesmekle başladım.Bir kaç kesikle devam ederken bıçağı tutan elimi tuttu.Arkama geçip iki elimin de kontrolünü alırken kasıklarını hissedebiliyordum.Yavaşça elleri ile kestiği domatesi bir kapta topladı.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin