Araf: 21.bölüm

445 202 41
                                    


         " Dağılmış Duygular "

   İsteksizce uyandım,buna en çok katkısı olan da mesanemin üzerinde ağırlığı ile baskı yapan koldu.Acilen tuvalete gitmem gerekiyordu,tabi önce bana sarılan kolları aşmalıydım.İnsan neden bu kadar sıkı sarılırdı ki.

Yavaş ve ağır hareketlerle yatakta ona dönmeye çalıştım.Başarısız olurken ensemde ağır nefes alış verişlerini hissedebiliyordum.Uyuyordu.Günün erken saatlerinde onunla yüzleşmek için enerjim yoktu,bunu başka bir zamana ertelemeyi seçip uyanmamasını umarak önce parmaklarını sonra ellerini üzerimden çektim.5 dakika süren bu ızdırap bittiğinde hızla tuvalete koştum.

Geri döndüğümde-hiç beklemediğim-görüşüme ilk giren şey boş dağınık yataktı.Nereye gitti ki şimdi diye düşünmekten kendimi alamadım.Odadan çıkacağım sırada kapının önünde belirdi.O an bütün uyku sersemliğim uçup rüzgara kapıldı.

Karşımda üstünde sadece boxerı olan çıplak bir James vardı.Aptalca bir sırıtışla

" Günaydın "

Diyerek büyük beklentilerimin doruk noktasına ulaşıp uçurumu boylamasına izin vermiştim.Cevap vermeye bile tenezzül etmedi.

Hızla yerdeki pantolonu ve tişörtünü giyip komodinin üzerindeki anahtarlarına ve telefonuna uzandı.Sürekli değişen ruh halini adlandıramadan öylece onu izliyordum.Hızla yanımdan geçip salona girdi.Kanepenin yanında yerde duran ceketini giyip içimi burkan sözlerini ekledi.

" Şimdilik gidiyorum prenses "

Beni orada öylece bırakıp gitti.Arkasından hafif de olsa buruk bir hisle kimsesiz ruhumu kendi ellerimle kapattığım kafesimde yalnız kalmıştım.

          James'in ağzından

Onu o lanet olası otelde bırakıp kaçtığımdan beri neredeyse bir hafta olacaktı.
Bir hafta ne kadar azdı değil mi...Belki de onun için günlerin bir önemi yoktu ama benim tek düşünebildiğim bu süreyi biraz daha uzatmaktı.Ne kadar uzak olursa o kadar iyi diye saçma sapan bir cümleye sığınıp duruyordum.

Tüm ağır gerçeklerin altında ezilirken hep duygularını belli etmemeye,güçlü olmaya çalışıyordu.O gün ona karşı belki de içimdeki insanlık kırıntılarından kalan acıma duygusu katlanılmaz bir şekilde içimde büyüdü.Ona cidden acıyor muydum? Belki de incinmiş yaralı birine bir darbede ben vurmak istememiştim.Ne düşüneceğim konusunda zihnim bir çamurlu su halini alırken bulanık çamur birikintisinde bir kaç görüntü gözüme ilişti.

O gece mutfaktayken kucağımda uyuması için ısrar etmiştim.Yorgun bedeni daha fazla dayanamayıp ağır soluklarla uykunun kollarında can vermişti.Onu yatağa koyduğumda mantıklı yanım oradan uzaklaşmamı ısrar ederken ben duygularımın esiri olup içimdeki mantıklı tarafı zincirlere vurdurdum.Çoktan onun yanında üzerimdekileri çıkarmış uzanıyordum.Yüzüne düşmüş asi saç tutamlarını çekmiş bakışlarım dolgun dudaklarına kaymıştı.İstediğin şey bu kadar yakınındayken ondan uzak kalmaya nasıl dayanabilirdin ki.Onu belinden kavrayıp sarılmış kokusunu son kez çeker gibi içime çekmiştim.

Sabah uyandığım da içimde bir şeyler farklıydı.Her şey en başından olması gerektiği gibiydi sanki.İşte o an oraya ait olmadığımı ve asla olmamam gerektiğini sert bir şekilde anlamıştım.Onu orada bıraktığım da o da bunu anlamış gibiydi,ya da ben öyle sanmak istiyordum.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin