" Tanıdık "Tam karşımdaki sandalyeye yerleşip suratındaki sert ifade ile Haily'e yada amcama bakmadan direk bana bakıyordu.Geçirdiğim kısa süreli şok yerini öfkeye bırakırken içimdeki tüm neşemi alıp götürmeyi başarmıştı.
" Siz tanışıyor musunuz? "
Lisa'nın sorduğu sorunun cevabını beklediği kişinin kim olduğunu anlamasamda ortaya atılan ben oldum.
" Hayır "
Sesimi kendime de kanıtlamak ister gibi yüksek tutmuştum.Amcam dışında kimse bunu ilgi çekici bulmadı.
Tabağımızdakileri yavaş yavaş bitirmeye koyulduk.İlerleyen dakikalarda Haily'nin baş parmağı ile uzanıp James'in boynundaki kırmızı izi sildiği gözüme takılmıştı.Kaşlarımı çatmama neden olan şey Haily'in dudağındaki kırmızı rujun neden James'in boynunda iz olarak kalmasıydı.Dağınık saçlar bunu açıklıyordu.Birbirlerini becerip buralara kadar gelmiş mutlu aile tablosunda yer mi ediniyorlardı? Ağzıma attığım yumurta kusma isteğimi tetiklerken daha fazla dayanamazdım.
" Benim gitmem gerekiyor.Tüm bunlar için...Demek istediğim teşekkür ederim "
Gülen bir yüz işe yarardı.Masadan telefonumu alıp,sandalyeyi tiz bir sesle yerde sürtüp kalktım.Lisa'nın kolumu tutan eli beni durdurup ısrarla kalmamı istedi.Gözlerim amcama kayarken göz göze gelmemek için büyük bir çabayı-karşımdaki her an üzerilerine kusacakmış gibi hissettiğim-çiftte kullandım.
" Biraz daha kal sonra seni bırakırım. "
Bu cümleye tutunarak yerime tekrar oturdum.Kısa süreli gerginlik ardı kesilmeyecek bir sohbetle bitti.
" Bayan Clark,Haily bana evinizde olan olayı anlattı.Bunu için üzgünüm. "
Büyük bir olayın ortasında kaldım.Nasıl bu kadar soğukkanlılıkla yalan söyleyebiliyordu.
" Bu senin hatan değil genç delikanlı.Üzülme. "
" Geçti gitti artık.Neşemizi kaçırmayalım değil mi? "
Amcamın konuyu kapatan sözlerine minnettardım.Sırada önümde uzanan kaçan iştahımla tabağımdaki kahvaltıya odaklandım.Ara sıra iğneleyici sözlerini eksik tutmayan çok sevdiğim kuzenime verdiğim cevaplar dışında pek konuşmadım.
James'in bakışlarını üzerimde hissediyordum.Kafamda kurduğum bir kurgu olabileceğinden korkup o tarafa bakmadım.
Lavaboya gitmek için izin isteyip yerimden ağır hareketlerle kalktım.Etrafa bir göz gezdirip bulduğum kapıya doğru ilerledim.İçeride kimse yoktu.Aynaya dönüp solgun tenime baktım.Günlerdir aç ve susuz kalmış gibiydim.Nasıl sonlanacağını bilmediğim günler beni tedirgin ediyordu.Bitmesini istiyordum.Normal hayatıma ne zaman döneceğim belirsizken tek istediğim günün sonunda nefes alıyor olmaktı.
Orada öylece durup açılan kapıya döndüm.Hızla peşinden kapıyı kapatıp kilidi çevirdi.İster istemez geriye doğru adım attım.Olduğum yere gelebilmek için bir kaç adım atması yetmişti.
" Beni iyi dinle! Birazdan buradan çıkacağım ve sende içeridekilere bir şeyler uydurup arka taraftaki otoparka geleceksin. "
" Seninle gelmek için bir sebebim yok "
Hızla artan kalbimin ritmi kontrolden çıkarken çoktan duvarla onun arasında kalmıştım.
" Patronumun kim olduğunu öğrenmek istememiş miydin prenses? "
İnip kalkan göğsüm düzgün bir döngü halini aldı.İstediğim de bu değil miydi? Neden şimdi bunun için tereddüt ediyordum.
" Al sana asıl gerçek...Bakalım prensesimiz zehirli elmayı ısıracak mı? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
Genç KurguHer şey olup biterken ağır çekimde olan bizdik.Akışına bırakma gibi bir lüksümüz en başından beri hiç olmamıştı.İkimizinde yaralı geçmişi bizi amansız geleceğe götüren engellerle dolu yoldu.Belki de savaşmadan,silahlanmış sözlerimiz olmadan,kırmadan...