Araf: 22.bölüm

375 166 75
                                    


       " Daimi ve amansız"

    İçimde sönmüş bir yangın tekrar alev alıyordu.Onu tekrar göreceğim aklıma gelmemişti yada öyle umut etmiştim.Ağır çekimde gelip giden bakışları ve aynı dağınık saç.Elim sürekli saçlarının arasında gezinmek isteyen bir arzuyla karıncalanıyordu.Omuzları her zaman ki kendine güvenen halinden yılmış gibi çökmüştü.Yüzünde hiç görmediğim bir bakış vardı.O an bana o kadar yabancıydı ki,bir o kadar tanıdık gelmesine rağmen...Bir şeyler yaşamıştık evet,geçmişimin kirli elleri beni yakalayana kadar yanımdaydı ve o beni birinin varlığına en çok ihtiyacım duyduğum anda nereye,neden gittiğini söylemeden bırakıp gitmişti.Ve şimdi,bir haftayı kendine yeterli görüp gelmiş dizlerimin üzerinde doğrulacağım sırada tekrar karşıma çıkıp bir tekme daha savurmuştu.

O olmadan geçirdiğim bir hafta boyunca amcamın ısrarları ile okula tekrar gitmeye başlamıştım.Büyükbabama ara sıra aile yemeklerinde rastlamış ve onunla iyi geçinmem söylenmişti.Onu affedemezdim,aramızdaki buz dağları da kalıcı olarak oldukları yerde duvar görevinde kalıcaktı.Her şeyin sorumlusu büyükbabamdı,bencilce bir görüş olabilirdi ama şimdilik bunu kendi adıma dayanma adımı olarak kullanacaktım.

Düz bir ifade ile yüzünün her hareketini izlerken onun gözleri beni hiçe sayıp yanımdaki bedene dönüktü.Son iki güzel günü yanımdaki bedene borçluydum.O an James ile yalnız karşılaşmış olmayı diledim.Onun söyleyeceği sözlerin tek hedefi ve kurbanı olan bir tek ben olmalıydım.Çünkü birazdan olacaklar derin bir açıklamayı da beraberinde getirecekti.

" Prenses? "

Gözlerinin altında kahverengi halkalar belirginleşmişti.Sarhoş halini tanıyordum,sabah sabah kendini kadehlere adayacak ve benim yanıma gelecek kadar ne yaşamış olabileceğini merak ettim.
Asansörden çıkıp koridorda James'in tam karşısında durduk.Şimdi iki erkeğin bakışları da benim üzerimdeydi.

" Seni beklemiyordum. "

Söyleyecek kelimelerim yoktu.Şimdilik geveleyip duracaktım.

" Bekletmeyi pek sevmem. "

Yüzünde ki sert ifadesi ile doğrudan sol tarafıma bakıyordu.Tanışma ihtiyacı duyup el sıkışmak için James'e doğru aramızda asılı duran bir el uzatılmıştı.

" Merhaba ben Oliver "

İnsanlara karşı hep iyi biri olmuştu.Saçları düz ve sarı halinde güneş kadar sıcak bir gülümsemeyle bir bütün oluşturuyordu.Çiftlikte herkesin gözdesi olmayı hep başarmıştı ve hayatıma giren nadir insanlardandı.

James uzatılan ele bakıp hiç bir karşılıkta bulunmadı.Oliver ise havada kalan elini sıkıp geri çekti.James'e bu saygısızlığından dolayı biraz daha öfkeyle bakmayı denediğimde artık bana savaş açmış olan gözleri ile karşılaştım.Oliver'ı hiçe sayıp benden bir cevap bekler gibiydi.Çok can kaybettiğimiz savaşa yine kaldığımız yerden devam ediyorduk.Biraz olsun azalmayan yoğun öfke ve kırgınlıkla düşman cephesindeydim.

" Oliver bu James,burada tanıştığım birisi. "

Elim aralarında gidip gelirken

" James,Oliver benim en iyi arkadaşım geçici süreliğine uğramak istemiş. "

Her bir kelimenin üzerine basa basa söyledim.Umarım onun canını acıtabilmiştirim.James için yolda yanından geçtiği,parkta köpeğini gezdiren,alışveriş merkezlerinde gezen sıradan kızlardan farksızdım.Patronu ondan torununu korumasını istemişti ve o da üstüne düşeni yapıyordu.Onun için hiçbir anlam ifade etmediğimi her an her saniye biliyordum. Sözlerimi özenle seçmeye çalışmış,en azından gerçekleri söylemiştim.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin