BÖLÜM 18 (Veda)

817 83 28
                                    

Playlist:Hable Con Ella- Soy Marco

The Strumbellas-Spirits

Dün gecenin etkisi ile resmen başım zonkluyordu. Neler olduğunu net hatırlayamıyordum bile. Tek bildiğim ağladığımdı. Onu da gözlerimdeki koca torbalardan dolayı farketmiştim...

Salonda oturmuş elimdeki mısır gevreğini yiyordum. Televizyonda Johnny Bravo eşliğinde... Bu adamı gerçekten seviyordum.  Ve bence gayet yakışıklıydı,

''Bu kızların sorunu ne?'' diye söylendiğimde yanımda uzanıp bana eşlik eden Uğur mırıldandı,

''Adam yavşak, kör müsün?'' Elindeki pudingten bir kaşık aldı. Ağzı doluyken konuştu, ''Ben olsam ben de yüz vermezdim.'' omuz silkti.

''Bilmem. Yine de sempatik bence.'' 

''Aptal balıkların mı konuşuyor yoksa bu sen misin?'' diye mırıldandı kanalı bir çırpıda değiştirirken.

''Hey!'' diye bağırdım eline uzanırken, ''Ne yapıyorsun?! Geri aç o kanalı!'' 

''Ya kızım çocuk musun sen? Çizgi film mi izleyeceğiz bir de? Hadi onu geçtim, artık o kadar kafayı yemişiz ki 'yavşak Johnny Bravo' hakkında konuşmaya başladık.''  

''Demesene öyle. Duysa çok üzülürdü.'' Uğur bana döndü uzandığı koltukta,

''Ya alınma ama...'' dedi yüzünü buruştururken. Dudakları tek çizgi halini aldı, ''Çok salaksın be.'' Arkamdaki yastığı hiç düşünmeden yüzüne fırlatırken elindeki puding yerle buluştu. Ben keyifle kahkaha atarken yattığı yerden doğruldu,''Nerede kaldı bu Rüzgar? Hayır biraz daha geç kalacağını bilsem,'' elindeki yastığı havaya kaldırdı, ''Seni boğarak öldüreceğim de.'' Dil atıp ayağa kalktım ve mutfağa kaçtım. Hala gülüyordum. Her şey Rüzgar'ı özlediğimi düşündüğüm ana kadardı. İşte tam bu noktada gülüşüm yüzümde soldu. Dün geceden beri onu görmemiştim. Sabah uyandığımda evde yoktu. Kendimi zor dizginleyip Uğur'a da sormamıştım nerede olduğunu...Acaba bensiz çizmeye mi çıkmıştı. Bu düşünce bile beni huzursuz ediyordu. Bensiz yaptığı her eylemde olduğu gibi. 

Dalgın bir şekilde mutfaktaki masa ile bakışırken dış kapının açılma sesi ile bakışlarımı o noktadan ayırdım. Üzerimdeki kısa erkek tişörtü ve çıplak ayaklarım ile koridora doğru koşturdum. Gelen Rüzgardı. Gülümsedim istemsiz,

''Günaydın!'' dedim saat öğle vakitlerinde olmasına karşın. Beni görünce başı ile onayladı sadece. Ayakkabılarını çıkarıp hızla salona geçince mutfak kapısında gülümsememle kalakaldım.Ne kadar da güzeldi...Özellikle de garip bir şekilde hüzünlüyken. İçim gitti...Yine...

 İçeri girdiğimde Rüzgar konuşuyordu,

''Bu gece gidecekmiş.'' dedi. Üzerindeki kot ceketi rast gele bir koltuğa fırlattı. Bunu yaptıktan sonra ikimizde aynı anda bir koltuğa göçtük. Karşı karşıyaydık,

''Bugün konuştunuz mu ki?'' diye sordu Uğur dümdüz.

''Evet. Sabah aradı beni.'' Kimden konuştukları bariz ortadaydı. Konuyu sıkıcı bulduğumdan ayağa kalktım hemen,

''Yemek yedin mi ? Kahvaltı falan...Eğer açsan-''

''Değilim.''

''Peki...'' derken geri yerime oturdum. Bacaklarımı kalçamın altına katladım.

''Bu gece son kez görüşmek istiyor.'' dedi Rüzgar gözlerini bana dikerken. Ama daha çok dalmış gibiydi. Gözlerimi kaçırdım.

''Belli ki görüşmek istediği kişi sensin. Ben değil. Ya da Yağmur?'' derken gülmeye çalıştı Uğur. Sinirle kanalları değiştirmeye başladı.

MANASSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin