Playlist:Keaton Henson- La Naissance
Uyanıp uyumalarım, hatta uyuyamamalarım... Rüzgar'ı düşlemelerim, kabuslarım, cennetlerim... 5 saat boyunca peşimi bırakmamış ve gram uyuduğum dakikalardan bir şey anlamamıştım. Uğur'un uyandırmasına gerek kalmadan mutafa geçmiş, masanın üzerindeki sigara paketini görmüş ve içerisinden bir dal seçmiştim. Nasıl içildiğini unutmuştum ama buna karşı dudaklarım ve ciğerlerim onu istiyordu. Ocağın altını yaktım ve sigara dalımı tutuşturdum. İçime çektiğim nefes boğazımı yakarken gözlerimden yaş gelene kadar öksürdüm. İkinci nefesimi almaya yeltendiğimde,
''Ne yapıyorsun sen?'' Uğur'un soru soran sesi ile irkildim. Sigarayı arkama saklayarak,
''Hiç.'' dedim. Elini uzattı bana saklama der gibi.Elimdeki sigarayı ona uzattığımda elime eğilip bir nefes çekti ve kafası ile içmem için işaret verdi. Hafifçe gülümsedim ve ikinci nefesimi daha tecrübeli bir şekilde içime çektim. Koku başımı döndürürken aklımda Rüzgar'ın resmi çizildi. Merdivenleri gördüm.
Parmaklarımızda sigara,
Askılarım düşmüş omuzlarımdan,
Öpüyor beni...
Rüzgar... Nasıl bir gerçekliksin sen içimi dumanın ile saran... Nasılsın sen? İyi misin,
Kötü müsün ? Kötü değilsin sen Rüzgar...
Kötü olsaydın kazanırdın.
Kaybedensin sen.
Bendensin.
Benim gibisin.
Bensin sen...Rüzgar.
Gözlerim kapalı içime çektiğim nefes ve ruhuma batan düşüncelerim ile pencere karşısında ürpermiştim. Rüzgar saçlarımı hafifçe dalgalandırmış, Uğur tarafından hayran hayran izlenilmenin tadını çıkarıyordum. Sigara kokusu, Rüzgar'ın kokusu burnumdan gitmiyor üzerime siniyor, benliğime işliyor, işledikçe ben kendimden geçiriyorum.
''Yağmur ?'' kolumu tutması ile rüyamdan uyanmış gibi şaşkınlıkla yüzüne baktım Uğur'un. Sigaramı bir an elinde, sönmüş bir vaziyette görünce afalladım,
''Ne oldu?'' diye sordum telaşla.
''Daldın gittin. Parmağını yakıyordun az daha. İyi misin?'' Gözlerimi kırpıştırdım bir kaç defa. Sigaraya baktım. Eğildim. Öptüm dalı. İçimde tuhaf bir boşluk hissettim bu hareketle. Gözlerimde yanma hissi. Uğur anlamış gibi, ''Geç kaldık zaten.''dedi ve sigara izmaritini tezgaha bıraktı, ''Bu öpücükleri sevdiğin adama sakla.'' Mutfaktan ayrıldı hafifçe gülümseyerek.O böyle dedi ya... içim sıcacık oldu. Hemen peşinden koşuverdim, ayaklarım popomda. Uğur yatak odasındaydı. Elinde hastane elbisem vardı. Kapıda duruldum istemsiz. İnceledim onu. Bana döndü,
''Bunu giymeni istiyorum.'' dedi.
''Neden ?'' diye mırıldandım. O formayı değil giyinmek görmek bile istemiyordum. Aklımda bir kaç ışık yandı bana verilen beyin şokları ile beraber. Alp'i dışarı aldıklarında nasıl çığlıklar attığım... Bu cığlıklarımın duyulmayacak kadar sağır edici olması... Beynime uyguladıkları elektrik akımı... Bileklerimdeki metaller, beni yatağıma bağlayan...Gözlerimi sıkıca yumdum unutmak istercesine. Elbet unutacaktım. İstesem de...istemesem de...Bu yüzden rahatladım.
''Hani Rüzgar'a böyle gitmiştin ya... Sürpriz olsun ona yine.'' Rüzgar'a gelişimi hatırlayamamın verdiği hüzünle sertçe yutkundum. Kafamı salladım onaylarcasına. Elindeki formayı aldım. Az önce ne kadar giymek istemiyorsam, şimdi on katı giymek istiyordum. Heyecanlandığımı hissettim. Odadan çıktı Uğur. Beyaz önlüğü giyindim hızlıca. Ayna da kendimi baktım. Mum ışığı yüzümün sol yanını aydınlatırken bir kaç tel saçımı kulağımın arkasına yerleştirip, buruk bir şekilde gülümsedim kendime,
