Playlist:Yann Tiersen- Esther
Göz kapaklarım yarım açıkken kendimi zorluyordum. Kafam artık yastıktaydı. Saat gece 04.00'tü. Ellerim başımın altında,dizlerim karnımda...Umudumu kesmiştim. Ama yine de uyumak istemiyordum. Yarına hazırlıklı, Alple kuracağım hayatı düşünüyordum. İşkence gibi geldiğinde gözlerimi sıkıca yumdum ve dizlerimi ellerimle sardım. Uykumun ağır bastığını hissettim. Direnmek istemedim. Düşünmek istemedim. Beklemek...daha fazla beklemek istemedim...
Bir fısıltı duydum,
''Yağmur...'' diye. Gözkapaklarım açılmak istemedi, ''Yağmur...'' diye tekrarladı.
''Rüzgar...'' dedim mıyışmış sesimle. Açmadım gözlerimi. Karşımda görmek istiyordum ya onu. Sesini duymak istiyordum, nasıl olduğunu hatırlamadığım, ''Rüzgar...'' dedim bir kere daha.
''Başka isim bilmezsin değil mi sen?'' diye sordu karşımdaki ses. Hafifçe gülümsedim. Gözlerim hala...kapalıydı. Bir an kulaklarımda hayalden bir ses duydum, ''Gözlerin kapanmasın benim yanımdayken.'' diyordu. İçim acıdı bu sesle. Nereden kalmıştı aklımda? Bu hafızaya, bu cümle fazla değil miydi? Açtım gözlerimi hemen. Uğur kolumdan tutmuştu. Gözlerimi açana kadar bunu fark etmemiştim bile, ''Geldim bak ben.'' gözleri umutla parlıyordu, ''Bak buradayım. Zor da olsa, bu gece seni almadan eve gitmem dedim. Bak...bak bana... Buradayım.'' Bu cümleleri kendine anlatmak ister gibiydi. Başardım diyordu kendine. Alacağım kızı, götüreceğim bu çirkin yerden. Zafer bizim diyordu, zafer benim!
Yüzüne baktım gülümseyerek, ''Zafer senin!'' diye fısıldadım. Daha çok gülümsedi. Bunu duymak istediğini anlamış, bende sırıtmıştım.
''Kalk hadi. Kalk, kalk,kalk! Gidelim hemen!'' dedi arkasını göztelerken, ''Gidelim. Bir gidelim de... O zaman zafer benim olacak.'' Hemen ayaklandım. Bedenim yorgundu ama ruhumdaki doyulmaz enerji beni ayağa dikmişti. Elindeki poşetten bir şeyler çıkardı Uğur. Uzun bir pardesu. Bir toka. Eşarp çıkardı. Topuklu bir ayakkabı. Ayakkabılar tanıdık geldi ama emin olamadım. Uzun süre baktım ama hatırlayamadım. Uğur, bu bakışımdan anlarmış gibi,
''Tekini kaybetmiştin. Buldum onu ben.'' dedi hızlıca. Ve elimden çektiği gibi ayağıma yeltendi. Giydirdi beni. Ayakkabıların üstünde durmaya zorlandım. Üstüme pardesuyu geçirdi. Saçlarımı sıkıca tepeden topladı. Eşarbı bağladı kafama. Güldü biraz. Heyecanlandı. Beni de heyecanlandırdı.Tuttu elimden...Parmağımla okşadım derisini. Isıyı hissettim. Avuç içlerindeki teri ve korkuyu hissettim. Bende korktum. Açtı kapıyı, hastaneyi gözetledi. Nöbette kimse yoktu şaşırdım,
''Bunu nasıl yapıyorsun?'' diye sordum.
''Meslek sırrı.'' dedi bilmişce. Mesleği neydi, diye düşündüm. O kadar hızlı hareket ettik ki... Asansör yerine yangın merdivenlerini kullandık ve aceleyle indik. Ayakkabının teki ayağımdan çıktı, ''Bir türlü beceremiyorsun bu ayakkabıları ayağında tutmayı.'' diye söylendi. Ama onu bile tatlı bir dille söylemişti. Kalbimin aniden gümbür gümbür attığını hissettim. Buradan çıkacak oluşumun farkındalığında Uğur'un güzel yüzüne baktım. Gülümsedim kocaman. Belki bu kadar ay sonra ilk kez...
Başka bir hastane bölümünü bulana kadar sürükledi beni peşinde ve çıktık yangın merdivenlerinden. Aşağıda neredeyse kimseler yoktu, ''Sakin kal.'' dedi soğukkanlılığını koruyarak. Başımla onayladım görmese de. Elimi daha çok sıktı. Nefesimi tuttum. Nöbetçi danışmalar beni tanımadılar, bende onları tanımadım. Bu kadar hasta olduğu için şükrettim. Sonra bu düşünceme kızdım. Onların kaçabilmeleri için dua ettim. İyileşemeyeceklerini biliyordum, o yüzden kaçsınlar istedim. Dışarı çıktığımızda rüzgarın yüzüme vurması ile nefesim kesilir gibi oldu. Gözüm bir an arabadan inen Alp'e takıldı. O kadar telaşlıydı ki...Beni çekiştirmeye çalışan Uğur'u durmaya zorladım. Alp'in telaşını izledim. Hastaneye doğru koşuşunu izledim. Gözlerim doldu. Saçlarıma vuran rüzgarı gözümün önünden aldım.