BÖLÜM 37

284 46 10
                                        


Mutfakta kahvaltı hazırlamaya çalışan ama eşyaların yerini unutan Yağmur'un sevimli heyecanı ve paniğini tam 12 dakikadır aralıksız izliyordum. Henüz farkıma varmamıştı. O kadar istekli görünüyordu ki...onu bölmeye kıyamadım. Saçlarının dünden kalma kıvırcıkları yüzüne tel tel düşmüş, üzerindeki eski tişörtle oradan oraya koşturuyordu. Çekmeceyi açıp eline aldığı bıçağa uzun uzun baktı Yağmur. Parmağını metal kısımda dolandırmaya başladı. Bu hareketi beni kapı eşiğinden ayırdı. Atakta izliyordum artık. Yağmur elini keskin kısma doğru değdirince,

''Yağmur!'' diye sıçradım korku ile. Kendimi önüne attığım an bıçağı bana doğrulttu ve dikkatli bir hamle ile kendini geri çekip, dehşet dolu bakışlarla yüzüme baktı,

''Kimsin?!'' Nefes nefese, boğazına kadar korku ile sormuştu sorusunu. Etrafını telaşla kolaçan etti. Şaşkınlıkla izliyordum onu.

''Benim,''Dedim sakince yutkunurken, ''Rüzgar?'' Bir adım atmak istedim aramızdaki boşluğu kapatmak için.Ama bu hamleme izin vermeden bıçağı karnıma değdirdi. Bununla beraber olmayacak bir şey yapıp eline yeltendim hızla. Korku ile çığlık atmaya başladı. Kollarım arasında çırpınırken onu tutmaya çalışıyor, diğer yandan da elindeki bıçağı almaya çalışıyordum. Elinde sıkıca tuttuğu bıçağı dirseğimin tam altına isabet ettirerek beni yaraladığında acı ile kolumu çekip yere doğru tökezledim. Bunu fırsat bilen Yağmur, bıçakla bana doğru iki adımda koştu. Yetiştiği anda Uğur onu belinden tutup kavradı. Bileğini sert bir şekilde sağa doğru sarstı. Elindeki bıçak tezgaha fırlayınca Yağmur tekrar çırpınıp bağırmaya başladı. Uğur onu kendine çevirdi ve elleri ile yüzünü kavradı,

''Şşşş.'' dedi sakince, ''Yağmur uyan.'' Kafasını göğsüne gömdü, ''İyisin. İyi olacaksın. Geçti...geçti.'' Kollarının arasında darmadağın, titreyen Yağmur durulmuştu. Ben şaşkınlık içerisinde, kolumun acısını,kalbimin derinliklerinde hissederken Uğur kafası ile beni işaret etti,''İyi misin?'' diye fısıldadı. Yağmur kafasını kaldırdığında yüzü sırılsıklamdı. Ağlamıştı.Bana döndü, dudaklarını büzerek. Saçları yüzündeki nemden dolayı suratına yapışmıştı. Elini bana doğru uzattı. Titreyen dudakları ile,

''Ne yaptım?'' diye sordu. Kolumu gizledim,

''Hiç.'' dedim şaşkınlığımı ve hayal kırıklığımı gizlemeye çalışarak, ''Hiç bir şey.'' Tezgahtan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım. Yağmur'un yüzündeki hüzün ruhumu kapkara dumanlarla alt ederken, güçlü olmaya çalıştım. Uğur ile göz göze geldik. Kolumu sıkıca tuttum. Ellerim kendi kanımla kirlenmişti. Odaya doğru adımladım, arkamdaki görüntüyü silerek. Derin bir nefes almaya çalıştım. Ama derini bırak, nefes bile alamadım o an için. Boğuldum. Hislerim, düşüncelerim, korkularım...sanki hepsi ayaklarıma bağlanan birer demir parçasıydı ve beni okyanusun derinliklerine doğru çekiyorlardı.

Bir hayal görüp, o hayali hayat yapmaya çalışmak gibiydi seni sevmek. Aşk emek istemiyordu, zaman istemiyordu. Aşk nefes istiyordu. Siyah ya da beyaz olsundu, farketmezdi. Var olmak istiyordu sevgi. Dallarından dökülen her yaprak yeniden doğmak istiyordu, bir başkası olacağını bile bile. Ağacı öldürüp dirilten yaradan, seni neden tekrar yaşatmasındı? Seni olduğun yerde değil de bir başkasında belki de...Neden yaşatmasındı?


...

Geçtiğimiz günlerde kollarımıza jiletle çizdiğimiz resimleri, sonsuzluğa taşımak istemiş, bileklerimizdeki sembolik isimlerimizi dövme yaptırmıştık. Biz Uğur ile evdeki eşyalarımızı toparlamaya çalışırken, Yağmur oturduğu yerden bileğindeki dövmelere dokunuyor ve düşünceli bir şekilde kafasında bu dövmelere yeni anlamlar yazıyordu,

MANASSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin