Bölüm Yirmi sekiz: Güneş her battığında, morarmış altlarınla

1.6K 176 25
                                    

Hanla birlikte büyükbabamların evine geldiğimizde üzerimdeki kıyafetin, ilk tanışma için pekte uygun olmadığını düşünüyor olsamda, Han bunu sorun etmemem gerektiğini söyledi. Şort giymem yanlış ya da ayıp bir şey değildi. Hava sıcaktı ve pişik olmak istemiyordum.

Arabadan inmeden önce elini tuttum. '' Ne derlerse desinler, birbirimizi sevdiğimizi unutma.'' dedim. Sol baş parmağını elimin üzerine dolandırdı. '' Unutmayacağım. Asla unutmam.'' diye onayladığında kulağının altına ufak bir buse kondurdum.

'' Seni seviyorum.'' dedi, '' Bunu duymaktan bıktığını biliyorum ama seni her şeyden daha çok seviyorum.'' diye devam etti. ''Her duyduğumda, sanki ilkmiş gibi heyecanlanırken bıkmış olabilir miyim sence?'' diye sordum. Başını bana doğru çevirdi. Sol elini yanağıma koydu. Kafamı, eline doğru bastırdım. Büzülen dudaklarıma öpücükler kondurdu.

Ayrıldığımızda üstüne çeki düzen verdim. Seviştikten sonra geldik izlenimi yaratmak istemiyordum. Öyle yapmış olabilirdik çünkü haydi ama! Ben ilk kez görecektim onları ve Han ile, en son görüşmeleri cehenneme gideceğini söylemeleriydi. Aşırı heyecanlı bir şeydi bu.

Heyecan bastırmanın en iyi yolu güzel bir seksti ve biz bunu başarı ile yapıyorduk. Gerçi kimsenin olmadığı bir yere araba çekip yapmak, kendimi garip hissetmeme sebep olmuştu.

Arabanın kapısını açtığında, ardından bende açıp çıktım. İkimizde aynı anda kapattık kapılarımızı. Arabanın arkasından dolaşıp yanıma geldi. Parmaklarını parmaklarıma doladı. Birlikte kapıya doğru ilerledik.

Önce elimize baktı. Sonra bakışları tüm bedenimde ve gözlerimde dolandı. '' Bende seni seviyorum. Şimdi zili çal.'' diye söylendim. Gülümseyerek ellerimizi sıkılaştırdı. Sol işaret parmağı ile zile bastı. Ses, her yerde yankılandığında kapı bir kaç dakika sonra genç bir kız tarafından açıldı.

Gözleri direk olarak ellerimizi buldu. Nefesi tekledi. Aklından neler geçtiğini bilmek istediğimi düşündüm. Böyle bir özel gücümün olması, böyle zamanlarda çok işime yarardı. Gözlerini elimizden zor da olsa çektiğinde gelen kişinin Han olduğunu fark ettiği gibi vücudunu dikleştirdi.

'' Bu eve girmeniz yasak Han Bey.'' dediğinde gözlerimi devirdim. Han'ın elleri titremişti. ''Onun girmesi yasak olabilir ama benim değil çünkü neden olsun? Mükemmelim ben.'' diye söylendim. İşleri biraz şakaya vurmanın kimseye zararı yoktu şuan ve karşımızdaki kızın emir kulu olduğu açıkça belliydi. Emir kulu olan insanların suçlu muamelesi yemesini sevmezdim.

'' Siz kimsiniz Bayım?'' diye sordu. Sol elimi uzattım. '' Merhaba,'' dedim. '' Ben mükemmel Oh'lardan; Oh Sehun.'' Elini uzatmak konusunda ikilemde kaldığını görebiliyordum ama yaşadığı ikilemden kısa sürede kurtulup elimi sıktı.

'' Patronum bunu yaptığımı görse beni hiç düşünmeden işten atar.'' dediğinde '' Neden?'' diye sordum. '' Siz eşcinsellerin ellerine dokunmak onu iğrendiriyor ve yanında çalıştığı birinin bunu yapması hoş değil.'' Gözlerimi bir kez daha devirdim.

'' Haklıyım ama evlat, kim bilir o ellerle nelere dokundun?'' diye sorduğunu duydum. Tam karşıdan üzerimize doğru geliyordu. Hafif bir göbeği vardı. Saçları aklaşmıştı ve tombul yanakları ile tatlı dedeler gibiydi. Han'a ve annemlere yaptıklarını bilmesem, onun çok şeker bir adam olduğunu düşünürdüm.

'' Neden içeri gelmiyorsun?'' diye devam etti. Sorduğu sorulara cevap almak için beklemiyor oluşuna sinirlensemde sesimi çıkarmadım. Yanımda Han'ı görmemiş olmalıydı çünkü konuşmaları sadece bana hitap ediyordu. Kız, onun tam karşısında olduğundan vücudunu ve elimizi kapatıyordu. Kaş göz yaparak kızın yana kaymasını işaret ettiğimde, kenara çekilmesiyle beraber içeri girdik.

Adore You x HanHunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin