Anlaşmamıza sadık kalarak, gecenin köründe yastığıma sarılıp kitap okumak varken ismi Butterfly olan bir gay barda Han'ın erkeklerle dans etmesini izliyordum. Elde etmeye çalıştığı çocuk geç saatlerde geldiğinden rahatça kendisini sahneye atmıştı. Ağına takmaya çalıştığı çocuk burada olsaydı dibimden ayrılmayacağını,benim söylemlerimi dinleyeceğini adım gibi bildiğimden alay dolu gözlerimle süzüyordum dans eden bedenini.
Çocuğun daha ne kadar geç gelebileceği muammaydı, saat gece yarısını geçmişti ve neredeyse sabaha yaklaşıyorduk. Bunun daha geçi Şam'da kayısıydı herhalde. Elimdeki bira bardağından bir yudum daha almaya çalıştım ama renginin idrar gibi olması bir kere aklıma girdiğinden tadı bile çiş gibi geliyordu. Aldığım her yudumda yüzümü buruşturuyordum ama bırakmıyordum. Para vermiştik bir kere. İçmezsek paraya ayıp olurdu.
Bir elin omzuma dokunup bedenimin dürtülmesiyle eş zamanlı bir şekilde yan tarafıma doğru döndüm. Aptal bir bar klişe yaşamamayı ümit ediyordum ama ne zaman ümit ettiğimi almıştım ki ben. Ümit etme işini, Justin Bieber müziği bırakıyorum dedikten kısa bir süre sonra albüm çıkardığında bırakmam gerekirdi. Saçları kıvırcık bir çocuktu, gözünde Leon'u andıran yuvarlak güneş gözlükleri olduğundan göz rengini anlayamamıştım ancak kapalı alanda gözlük takmakta neyin nesiydi?
Ya dayak yemişti ya da kördü. Dayak yemiş olmasını diledim çünkü kör biri tarafından tercih edilmek pekte normal değildi sanırım. Bilemiyorum yani beni görmeden neye göre yanıma gelmişti ki? Parfümümün kokusuna geldiyse sıktığım koku kendime ait değildi, cadde üzerindeki parfüm mağazasından öylesine bir tester sürmüştüm sadece boynuma doğru. Umuyordum ki kokumdan etkilenmemiştir.
'' Düşerken canın yandı mı?'' diye sordu. Soru o kadar çok midemi bulandırdı ki bu kez bardağımdaki içkinin kokusu bile rahatsız edemedi beni. Gece boyunca içemediğim kadar koca bir yudum içtim. Garip bir şekilde rahatsız etmemişti beni, sanırım içkiden daha berbat şeylerin olması içten içe hoşuma gitmiş, beni rahatlatmıştı. '' Daha fazla ne kadar klişe olabilirim diye düşünmene gerek kalmadı.'' diye yanıtladım sorusunu aradan geçen bir dakikanın ardından.
Uzun parmakları bir anda saçımın kapattığını sandığım yarama doğru gitti. İşaret parmağını yaramın etrafında dolandırırken '' Bu yaranı düşerken yaptığını düşündüğümden sordum.'' dedi. Dudaklarım anın şaşkınlığı ile aralandı. Elbette cennetten mi düştün repliğini yaşamayacaktık aptal bir komedi sitcomunda değildik.
'' Unuttum bile.'' dedim. Parmaklarını saçlarımda dolandırmaya başladığından bara doğru dayadığım kolumu kaldırıp elini indirmesine neden oldum. '' Saçımın arasındaki bir yarayı nasıl fark edebildin?'' diye sordum. Açıkçası Han birileri ile flört edip eğlenirken böyle biri ile tanışmak zevk vermişti. İşteyse bir ezik gibi onu oturduğum yerden izlemek zorunda kalmayacaktım.
''Aslında fark etmedim.'' dedi, içkisinden bir yudum aldıktan hemen sonra. İtiraf karşısında güldüm. ''Elinle koymuş gibi buldun yaramı.'' dedim. Kıkırdayıp kulağıma doğru eğildi. ''Sırrımı seninle paylaşırsam aramızda kalacağına söz veriyor musun?'' diye fısıldadı. Açıkçası filmlerde barda oldukları halde rahatça birbirlerini duyabilen karakterleri görünce ne kadar kalitesiz olduklarından, hiç gerçekçi olmadığından yakınıp dururdum ama şimdi gürültülü bir ortamda olsak da birbirimizin sesini rahatlıkla duyuyor oluşumuz, bu güne kadar yolladığım hakaretleri bir anda geri çekmemi sağladı. Fısıldadığı için kulaklarıma yaklaştığında kulağıma değen dili değişik hissetmeme neden olmuştu ki geri çekilip ''İzci sözü.'' dedim, parmaklarımı izci yemini yaptığımız hale sokarken.
Gülümseyerek alnını kaşıdı. ''Bu bir çeşit numara. Beğendiğimiz erkeğin yanına gider 'düşerken canın yandı mı?' diye sorarız ve melek olayı işe yaramazsa...'' gülerek lafını böldüm. ''Benim gibi zeki ama sinir bozucu erkeklere dek geldiğinde yani.'' Gülümseyip elini salladı. ''Aynen! Sinir bozucu birine denk geldiğimizde alnında bir yara olduğunu öne sürüyoruz...''