Finali epey geciktirdiğim için özür diliyorum. İyice aklımı toparlamam gerekiyordu yazmak için çünkü mutlu son yapmam çok nadirdir.
Herneyse yorum istiyorum ben. Öptüm. Ha bu arada destekleriniz için teşekkür ederim.Sabah Han'ın yakarışları eşliğinde gözlerimi araladığımda, altımda iç çamaşırı da dâhil bir şey olmadığını anımsayarak üzerimdeki pikeyi iyice çektim üzerime.
Geceleyin açık unuttuğumuz pencereden içeri giren şiddetli rüzgâr ve araba sesleriyle yüzümü buruşturdum. Han'ın sesiyle uyansam da onda beni rahatsız eden bir şey yoktu, oysa araba sesleri fazla rahatsız ediciydi.
Olduğu yerde zıplayarak kumaş pantolonunu giydiğinde, sırt üstü döndüm. Gözlerim yarı açıktı, saçlarım alnıma doğru dökülüyordu ve uzun zamandır tıraş olmadığımdan dolayı kaçınılmaz bir şekilde uzamışlardı. Bunu göz kapaklarıma doğru dökülen birkaç tutamdan anlamıştım.
Saçlarımı geriye doğru çektim, gözlerimi ovuşturdum. Göz pınarlarımda oluşan çapaklar parmağıma yapıştığında, elimi Han'ın yatağın kenarına attığı eşofman altında gezdirdim.
Kirimi onun üzerine siliyordum çünkü kurban olsundu bir kere o benim kirime.
''Ne yapıyorsun?'' diye sordum. Pantolonun bel kısmından geçirdiği kemerden gözlerini birkaç saniyeliğine ayırıp yatan bedenimi süzdü.
Dudaklarını yaladı. '' Üstümü giyiniyorum.''
Diye cevapladı.Bu esnada kemerini takmıştı. Üzerinde bir şey olmadığını o an fark ettim. Arkası bana dönüktü, dolapta gömlek arıyordu.
Tırnak izlerini görünce sertçe yutkunsam da devamında gülümsememe mani olamadım.
Benim eserimdi, elbette gülümseyecektim.Sadece ne zaman bu kadar sert olduğumuzu hatırlamıyordum. Dün gece epey içmiş olduğumdan hafızam şuan için yerinde değildi.
Gözlerimi bedeninden çektim. Pikenin kasıklarımı kapattığına emin olduğumda, yastığımı karyolanın başlığına dayayıp sırtımı yasladım. Oturur pozisyona gelmiştim, yanı başımdaki telefonu elime alıp tarihe baktım.
20 Nisan 2016.
Han'ın doğum günü, nam-ı değer ölüm günü.Sevgili olmamız ya da onun her bir hücresine âşık olmam falan otuz yaşına girmesi konusunda alay edemeyeceğim anlamına gelmezdi. Bu yüzden zihnimde bu konuyla neler yapabileceğim geçerken sadece dudaklarımı büzdüm, telefona baktığımı anlamasın diye hemen aynı yere bırakmıştım.
Basit ama her zaman işe yarayan numarayı kullanarak doğum gününü unutmuş gibi yapmayacaktım, aksine bugünü yüzüne vurup duracaktım. Hele de son zamanlarda kendisine daha dikkat etmeye başladığını fark ettiğimden; bu çok daha fazla zevk verecekti.
Gerçi ondaki bu değişimi fark ettiğimi anladığını sanmıyorum. Oysa ben onun hangi aralıklarla tuvalete çıktığına bile dikkat ediyordum. Âşık olmak bünyeme iyi gelmemişti her halde ya da bilemiyorum, ilk kez tattığım bir duygu olduğundan, ne kadar zaman geçerse geçsin, nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyordum.
Tüm bunlarda suçum olduğunu düşünmüyordum. İlişkimiz çok eskilere dayanıyordu sonuçta ve birbirimizi istemsiz bir şekilde tanımıştık. Mesela ben onun yüzüne krem sürmekten hoşlanmadığını farkındaydım ancak son zamanlarda banyonun bir köşesi her çeşit kremle donatılmıştı ve bunların hiç biri bana ait değildi. Öyle olsaydı bilirdim.
Evde olmadığı bir zaman diliminde kremleri araştırmıştım da bir servet değerindelerdi, o akşam kremlerin benden pahalı olduğunu düşündüğümden depresyona girip iki paket cips ile dört paket çikolatayı tek başıma yediğimden Han'a bağırıp durmuştum.
Saçmaladığımı farkındaydım ama umurumda falan değildi.