Adım Zeynep.
Soyadım Kızılay.
Ben burada doğmuşum, burada büyümüşüm, burada nefes almak için çabalıyorum.
Elimde bir hiç var. Kocaman bir hiç. O hiçlikle idare ediyorum. Çaresizlik denen şey varya, dibine kadar duyumsadığım anlar oluyor, alışıyorum. Alışmak için çabaladıkça daha çok saplanıyorum bataklığa. Yorgunum. Çabalamaktan, başımı rahatsız yastığıma koyduktan sonra 'yarın, her şey iyi olacak' diye düşünmekten yoruldum.
Karşımda bir adam var. Güçlü, ruhunda zemheri yaşanan, karakışın kalbimin kapakçıklarını rahatsız ettiği bir adam. Aklımın kuytu köşelerinden birine, küçük bir çocuk muzipliğiyle saklanan ve olur olmadık zamanlarda ortaya çıkan bir adam... Kerem. Kerem Erk Alazoğlu.
O karakış adamla, kışın çetin geçtiği bir aralık ayında karşılaşmıştık. İkimizinde bedeninde var olan ve kendisini her şekilde gösteren soğuk kasırga, her ikimizin de bedenini talan ederken tanışmıştık. Ben ölmek isteyen ve her seferinde başarısız olan taraftım, oysa yaşamak için çabalayan ve her defasında başarılı olan taraftı. Birbirimizin tam zıttıydık.
Rus ruleti gibiydi karşı karşıya gelişimiz. Benim elimde, varlığını yaşadığım ve yaşamaya devam ettiğim 28 yılda her an hissettiğim, hiçlik varken onun elinde silah vardı. Namlunun ucundaki bendim, kalbimdi. Bedenimdi. Ve ben, bu durumdan memnundum.
Ben karlı bir günün akşamı, saydam, soğuğu içeriye geçiren bir pencerenin arkasında şiddetini azaltan karı mutsuzlukla izleyendim. Kerem ise, karşı kaldırımdan elleri cebinde, umutsuzca geçen bir adamdı.
İkimizde aşkın, aşk denen şeyin tam ortamızda durduğunu ve ikimizinde hamle yapmaması üzerine geçip gittiğini bilemezdik.
Biz birbirimize, yabancıydık.
Yasaktık.
Biz birbirimizi tanıyamayacak kadar soğuktuk.
Biz, hiç biz olamamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı: Zemheri
Teen Fiction"Karakış bir aşkın hikayesi!" Bir kadın bakıyor pencereden. Mutsuz. Bir adam geçiyor kaldırımdan. Umutsuz. Aşk tam ortada duruyor... Adam bakıyor, kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor. (F. Mihayloviç Dostoyevski.) VEYL SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. [Kon...