Öncelikle hepinizden özür diliyorum... biliyorum yeni bölüm epeyce gecikti ama inanın elimden gelen bir şey olsa yapacağım. Yoğunluğun arasında bölüm yazamazken, bölüm yazabilmek adına kendime yarattığım birkaç saati de bilgisayar başında boş ekrana bakarak geçirdim. İlham gelmemesinden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, Zemherinin kurgusunu yarılamışken tıkandım adeta. Bölümü beğenmeyip siliyorum ve daha bir çok şey oluyor ve bölümün gelme süresi uzuyor. Neyse ki, 1 aylık tatilim bugün itibariyle başladığından bu bir ay içerisinde bol bool bölüm atmaya çalışacağım :)
Bölüm ne zaman gelir bilemiyorum çünkü kurgu gereği uzun bir bölüm oluyor... ama biter bitmez paylaşacağım, bölüm öncesinde fragman gibi düşünmenizi istediğim bu 'Ön İzleme' bölümüyle karşınızdayım :) Hatalarım varsa, affola!
~*~
"Sikeyim, dokunma ona!"
Kerem'in gürleyişi kulağıma dolduğunda yüzümdeki hasara ve başımın bu nedenle ağrıyışına aldırmayarak sanki Onur'a meydan okurmuşcasına -ki okuyordum- başımı dikleştirdim ve kısılmış gözlerimle ona baktım. Onur'un mavileri hırsla parlarken dudağımın patlamasından ötürü oluşan yara ve o yaranın kanamasından dolayı çeneme doğru uzanan sıcaklık beni rahatsız ediyordu, bu yüzden yüzümü buruşturdum. "Sana istediğini vermeyeceğim, Onur."
Onur hırsla gülerken tek elini saçlarımın arasına daldırdı. Avcunun içerisinde hapsettiği bir tutam saçımı çekiştirirken gözlerimi kapatıp bir küfür mırıldandım. "Yapma, Zeynep. Hala kurtulabilmen için bir şans varken bunu heba etme. Seni kurtarabilirim."
Saçlarımı avcundan kurtarabilmek için kafamı arkaya doğru attım ama bu canımın daha fazla yanmasından başka hiçbir halta yaramadı. Oturduğum rahatsız sandalyede inleyip bir iki saniyeliğine hırsla tepinirken yutkundum. Ellerim ve ayaklarım plastik kelepçeyle bağlıyken hareketlerim kısıtlanıyordu. Gözlerimi aralayıp bir karış uzağımdaki Onur'a diktim yeniden gözlerimi. "Beni kurtarmanı falan istemiyorum senden." dediğimde söylediklerim onu hayli sinirlendirmiş olacak ki saçımı serbest bırakıp sinirle doğruldu ve yine sinirle duvara bir yumruk attı.
"Sana ne oldu, Zeynep! Sen mantıklıydın, eskiden... bir suçluya yardım etmek de ne oluyor? Hemde operasyonunda bulunduğun bir suçluya! Kendini o piç için tehlikeye attığının farkındasındır umarım!" Alayla güldüğüm sırada bir yan odadaki sorgu odasında olan Kerem'in güçlü inleyişi ve ardından küfür edişi kulağıma doldu. Kaşlarım çatılırken bulunduğum odanın kapısına doğru baktım. Onur yeniden söze girerken göz ucuyla ona baktım. "O şerefsiz, insanların hayatlarına dokunuyor! Sende ona yardım ediyorsun! Sen bu değilsin, Zeynep! Bu kadar kontrolsüz olamazsın. Bizi sırtımızdan bıçakladığının farkında mısın?"
Kerem'in güçlü inlemeleri kulağıma dolmaya devam ederken titrek bir nefes aldım. Sertçe Onur'a baktım ardından. "Ben sizi sırtınızdan falan bıçaklamadım, onu bana yapan sizsiniz! Beni kullanmaktan başka hiçbir halta yaramadım dahiyane (!) operasyonunuzda! Piyondan başka bir halt olmadım."
"Sadece bununla mı alakası var, Zeynep?" dedi keskin bakışlarını yüzümde gezdirirken. "O piçin etkisi yok mu?"
Yok dememi bekler gibiydi. Sorusuna yanıt vermedim. Kendime itiraf edemediğim bir şeyi, ona söyleyecek değildim. Üstelik Kerem'in acı dolu nidaları kulağıma dolup canımı yakarken. Benim sessiz kalmam Onur'u daha çok delirtti. Bunu ifadesinden anlayabilmiştim.
"Susma, lanet olsun susma!"
Başımı iki yana salladım. "Kerem'i görmek istiyorum." dediğimde gözleri hayal kırıklığıyla aralanmıştı. Oturduğum sandalyenin önünde diz çöktü ve ben yüzümü kaçırmama rağmen ellerini yanaklarıma koyup yüzümü elleri arasına aldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/79968048-288-k424136.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı: Zemheri
Novela Juvenil"Karakış bir aşkın hikayesi!" Bir kadın bakıyor pencereden. Mutsuz. Bir adam geçiyor kaldırımdan. Umutsuz. Aşk tam ortada duruyor... Adam bakıyor, kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor. (F. Mihayloviç Dostoyevski.) VEYL SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. [Kon...