ÖNSÖZ;
Öncelikle hoşgeldiniz. Çok fazla uzatmayacağım. Zaten hikayeyi de sürekli gelen (gelmeyecek) duyurularla bölmeyeceğim. Hikaye ilgili kaba taslak şeyleri aşağıya bırakıyorum. Çok önemli bir notum olursa (ilerleyen bölümlerde) multimedyaya resim halinde bırakacağım. Bir de arkadaşlar, hikayede aşk üçgeni var. Bunu belirtmek istedim ☺ Sevgilerimle... Keyifli okumalar.
Başlangıç: 03.08.2016
© Tüm hakları saklıdır.
Uyarı: Hikayede geçen (geçecek olan) her şey hayal ürünüdür. Gerçek hayat ile bağdaştırılamaz.
1.BÖLÜM: "MAHALLE."Bölüm şarkısı: Cem Adrian - Düşüyorum Hayat Ellerinden.
ZEYNEPTEN
"En delikanlı mevsimdir, kış. Yüzüne yüzüne vurur yalnızlığını."
Aralık ayından, aralıksız yağan kardan, soğuk havadan ve seviyesiz insanlardan nefret ediyorum.Diz kapağıma gelen karı yarıp geçmeye çalışırken hala lapa lapa yağan kara lanet okudum bir kez daha. Niye kar Ankara'ya daha fazla yağmak zorundaydı? Ya da gecenin bir vakti ben neden buradaydım?
Hayır, henüz delirmedim. Gerçekten gecenin üçünde, Ankara'nın buz gibi havasında, şiddetli yağan karın altında ne yaptığımı gerçekten bilmiyordum.
Üşüyordum ama şimdi yatakta da olsam üşüyeceğimi bildiğimden umursamamaya çalışıyordum. Yaz kış üşürdüm ben, yatağa çoraplarımla girerdim, yorganım hep üzerimde olurdu yatarken.
Düşüncelerimden, ayağımı yürümeye çalıştığım diz boyu karda saplayıp çıkaramazken sıyrıldım. Kar hızla yağmaya ve tutan karı daha da sertleştirmeye devam ediyordu. Bu karın, sığlaşmasına neden olunca benim hareket etme şansım düşüyordu.
Ayağımı saplandığı yerden binbir çeşit yol denesem de çıkaramazken, sesli ve sert bir küfür savurdum. Kar inat edermiş gibi ayağımı hapsinde tutmaya devam ediyordu. Ayağımı tekrar çekmeye çalışırken çok sert -can havliyle- kendimi çekmeye çalışmamla ayağımın eski botumdan ayrıldığını hissetmiştim. Çok geçmeden dengemi kaybedip popo üstü yere çakılınca sert bir küfür daha savurdum.
Kar yağmaya devam ediyordu, üşüyordum, tek ayağım çıplak -gerçi çorap vardı- kalmıştı, lanet olası eski ve su geçiren botumun teki kara gömülmüştü -ve ben onu gecenin bu saatinde nasıl bulacağımı bilmiyordum, gerçekten harika!- ve ve ve, tüm bunlar yetmezmiş gibi üzerine sertçe kapaklandığım popom feci halde acıyordu. Yüzümü buruşturdum. "Ben bu saatte, üstelik bu havada kalkıp dışarı çıkan aklıma sokayım." diye kaba bir biçimde -ortalıkta kimseninde görülmemesinin verdiği rahatlıkla- söylendim. Yere daha doğrusu karın içinde oturduğumdan az evvel -ayaktayken- dizime gelen kar şimdi omuzlarımdaydı.
İç sesim "al sana ölmek için mükemmel bir yol" diye avaz avaz bağırırken belki de 28 yıllık hayatım boyunca ona ilk defa hak verdim. Donarak ölebilirdim.
"Ne zekice ama!" diye homurdanan ve göz deviren diğer tarafıma bende göz devirirken olduğum yerde yattım. Sırtımın kar ile teması anında bedenimde olumsuz etki yaratmıştı. Baştan başa titremiştim önce. Ardındansa bacaklarımın uyuştuğunu hisseder gibi olmuştum. Kafamın arkası zonklamaya başlarken, bir de baş ağrısını çekemeyeceğimi düşünerek ellerimi kafamın arkasına yerleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı: Zemheri
Novela Juvenil"Karakış bir aşkın hikayesi!" Bir kadın bakıyor pencereden. Mutsuz. Bir adam geçiyor kaldırımdan. Umutsuz. Aşk tam ortada duruyor... Adam bakıyor, kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor. (F. Mihayloviç Dostoyevski.) VEYL SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. [Kon...