Belki diğer bölümlere oranla kısa ama bomba etkisi yaratacak bir bölüm oldu. Keyifle okuyunuz efendim :) Hatalarım varsa, affola!
❄
10.BÖLÜM: "ÇEMBER DARALIYOR"
KEREMDEN;
"Ölümden öteyi kader yazmıyor, güzelim."
Buğulu gözleri anında bana dönerken, ilk defa yüzünde bir mimik görmüştüm: şaşkındı. Alelacele yüzünü bana dönüp, gözyaşlarını sildiğini düşündüğüm hareketlerde bulundu. Onur'un yüzündeki, bozguna uğramışlık ifadesi ise gülmeme neden olabilecek cinstendi. Ama yapmadım, ifadesiz yüz halimi koruyarak Onur'a doğru birkaç adım attım.
Karlina, ayaklarını karnına doğru çekip oturduğu camın pervazından kayarak odanın içerisine girip gözden kaybolurken Onur'un, o evin kerpiç duvarına doğru attığı adımlar yavaşlamıştı. Bir süre boş cama baktı, ardından hızla arkasına dönüp bana sinirli bir bakış attı. "Kız kardeşin, Destan'ı aldı, sizin evdeler. Söyle o kardeşine, Destan dışarı çıksın."
Ellerimi pantolonumun cebinden çıkarmaya gerek bile görmeden, alaylı ve bir o kadar da sahte bir edayla tıslayarak güldüm. "Kim bilir kıza ne yaptınız da kız kaçtı evden!"
Onur'un gözlerinden bir an için, kısa bir gölgelenme geçti. Babası olacak şerefsiz, tabiri caizse ayyaşın tekiydi. O amcasından kalan kahvehaneyi geçindirerek para kazanıyordu, tüm yük onun üzerindeydi. Annesi genelde dışarı çıkmazdı, Destan ise çoğu zaman başını belaya sokan, havalı kız triplerindeki kız çocuklarındandı. Başımı iki yana salladığım anda, gözleri öfkeyle parladı.
"Sana ne ulan ne yaptığımızdan? Sikeyim sizin evinizi! Eğer o kardeşin..."
"Seni burada harcarım, Onur! Bunu iyi biliyorsun, siktir git şu sokaktan!"
"Ne oldu, Erk bey? Pek bir düzgün giyinmişiz! Tam bir hanım evladı gibi!"
"Siktirme bana hanım evladını, çek git şuradan!"
Üzerine yürüyüp onu duvara fırlatma isteğimle savaşırken gıcırtılı bir ses ortamı doldurunca her ikimizinde bakışları sesin geldiği yöne doğru dönmüştü. Karlina, kabarmış bukleleri, buğulu gözlerine eşlik eden kırmızı şeritler ve mor salaş, kışlık bir hırkayla kapıda dikiliyordu. Kısa bir süre sonra ayağındaki ev terliklerine aldırmadan, ki bizim yanımıza gelene dek birkaç kez düşme tehlikesi atlatmıştı, yanımıza kadar geldi. Onur'un sinirli bakışlarının, karlinayı görür görmez, anında yumuşaması gözümden kaçmazken Onur'un elini karlinanın yüzüne uzatmasını izledim.
Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Karlina'nın geri çekilmemesi Onur'un daha çok hoşuna giderken gözlerimi devirip bakışlarımı başka bir yöne çevirdim.
Hassiktir.
Murat'ı görmemiş gibi davranıp bakışlarımı Karlina'ya tekrar çevirirken, birkaç adım geri gidişiyle Onur'un eli havada kalırken gülme isteğimi bastırmaya çalıştım. Yüzünü yan profilden görebildiğimden, yüzünün aldığı ifadeyi tam anlamıyla göremiyordum. O sırada Onur ibnesinin, Karlinaya söylemiş olduğu 'teyzen gelene dek, yanında kalabilirim' sözlerini kulak ardı edip bize üzeri kar yığını ile kaplanmış ağaçların arasından bakmaya devam eden Murat'a sırtımı hafifçe dönüp pantolonumun cebinden telefonumu çıkardım ve Barbaros'a mesaj attım.
"Merkeze git acilen. Murat burada ve beni gözetliyor."
Yanıt çok gecikmemişti.
"Dikkatini dağıtmaya çalış abi. Merkeze gidiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı: Zemheri
Novela Juvenil"Karakış bir aşkın hikayesi!" Bir kadın bakıyor pencereden. Mutsuz. Bir adam geçiyor kaldırımdan. Umutsuz. Aşk tam ortada duruyor... Adam bakıyor, kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor. (F. Mihayloviç Dostoyevski.) VEYL SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. [Kon...