"Buraya neden geldin? Sana gelme demiştim."
Nefes nefes söylediği sözlerden sonra yutkunuyorum. "Tarafımı seçmeye geldim."
Dolu şarjörü silaha taktıktan sonra boş olanı yana doğru fırlatıyor. Onur'un yeniden sesini duyumsadığımda Kerem bir küfür mırıldanıyor ve kendini koruyarak, karşıya doğru ateş ediyor. "ORADA NE İŞİN VAR ZEYNEP!"
Kerem birkaç ateşin ardından yeniden beton duvara yaslanırken gözleri beni buluyor. "Onur piçinin de dediği gibi... burada ne işin var, Zeynep?" dediğinde çatışma, bağrışmalar, küfürler... hepsinin karıştığı seslerle onu zor da olsa duyuyorum.
Ona yanıt vermeyerek sığındığımız duvardan kafamı hafifçe kaldırıp ileriye doğru ateş ediyorum. Kerem'in şaşkın bakışlarının beni bulduğunun farkındayım. Ama ona aldırış etmeden birkaç atış daha yapıyorum. Sırtımı tekrar duvara yasladığımda Keremle irislerimiz yeniden buluşuyor.
"Ze- zeynep..."
Yanımızda konuşlanmış 5 adama aldırmayarak Kerem'i gömleğinin yakasından kendime doğru çekip dudaklarına üç dört saniye, belki o kadar bile sürmeyen, bir öpücük bırakıp ayrılıyorum. "Burdan gitmemiz gerek."
"Zeynep, sen-"
Şok ifadesiyle yüzüme bakıyor. "Hadi, Kerem gitmemiz gerek! Onlarla çatışamayız!"
"Senin diğer tarafta, yani karşı tarafta olman gerekmiyor mu? Yine bir oyunun içerisinde miyim?"
Hızlıca omuz silkiyorum. "Sana buraya taraf seçmeye geldiğimi söylemiştim."
"Zeynep-"
Hızlıca onu tekrar kendime doğru çekip bu defa ilkinden biraz daha fazla uzun süren bir öpücük bırakıyorum dudaklarına. "Tarafım sensin."
~*~
Bölüm şarkısı: Tuğkan - Aylar olmuş.
18.BÖLÜM: "CEBİMDEKİ BİRKAÇ NEFES"
KEREMDEN
Güçlü görünmek zorunda olmaktan tam anlamıyla bıkmıştım. Birkaç dakikadır, silah seslerinin arasında birbirimize bakarken avcumda sıkı sıkıya tuttuğum silahımı daha sıkıca kavramıştım. Tarafım sensin... böyle bir cümleyi beklemediğimden dolayı mıdır bilmiyorum, dudaklarıma usulca, bir yağmur damlası gibi dokunan dudaklarına karşılık bile verememiştim. Sertçe yutkunurken koyu kahve gözlerinden kaçırdım bakışlarımı. "Zeynep..."
"Seni kandırıyormuşum gibi, sanki yalan söylüyormuşum gibi bana bakma." dediğinde bakışlarım yeniden kahve gözlerini bulmuştu. "Gitmemiz gerekiyor, onlarla çatışamayız."
Elimdeki silahın emniyetini çekerken birkaç nefes ötemdeki kızın hipnoz etkisinden kurtulmaya çalıştım. Emniyeti çeker çekmez hareketlenip sırtımı yasladığım beton duvardan az biraz yukarıya kaydırdım ve nereye gittiğini bilmediğim birkaç mermi sıktım. Yeniden sırtımı duvara yaslayıp duvarı kendime siper ederken bakışlarım karlinayı bulmuştu. "Gerçekten tarafın ben miyim, yoksa çok değil birkaç dakika sonra onca zamandır düşlediğin şeyi yapıp takacak mısın kelepçeyi bileğime?"
Gözlerini devirip sertçe bana baktı. "Sana çatışamayız, burdan gitmemiz gerek diyorum. Sen ne diyorsun!" dedikten sonra yine gömleğimin yakasından beni kendisine çekip burnunu burnuma değdirdi. "Kendine, beni de içeri tıktırmak istemiyorsan acele et."
"Bunu bana bir polis mi söylüyor?" dediğimde kahvelerinin birkaç ton daha koyulaştığına şahit olmuştum. Yakamdaki elini silah tutmayan elimle aşağı ittirip gömleğimle olan temasını kestiğimde bakışları önce elime daha sonra yeniden gözlerime odaklanmıştı. "Üstelik beni yakalamak için, bana gönderilen bir polis!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı: Zemheri
Teen Fiction"Karakış bir aşkın hikayesi!" Bir kadın bakıyor pencereden. Mutsuz. Bir adam geçiyor kaldırımdan. Umutsuz. Aşk tam ortada duruyor... Adam bakıyor, kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor. (F. Mihayloviç Dostoyevski.) VEYL SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. [Kon...