9.BÖLÜM

943 41 17
                                    


Karanlık odanın içinde göz kapaklarım yavaşça aralanırken, göğsüme çarpan sıcak nefes ve ılık ağır bedenin kolları arasında sıyrılıp yatağın ucuna doğru kaydım. Az önce beni mengene gibi sarmış kollar şimdi boş yere düşmüştü. Yerimde hafifçe kıpırdanırken Uras' da hareketlenmiş fakat uyanmamıştı. Rahatlığını koruyarak elinin birini hemen yastığının altına sokuşturmuş ve deliksiz uykusuna devam etmişti.

Nefesimi sanki duyacakmış gibi tutarken kalbim ona inat deli gibi çarpıyordu duvarlarımda. Sesini susturmak istercesine çıplak vücudumu örten çarşafı göğsüme bastırdım sıkı sıkıya.

Odanın karanlığına güvenerek yataktan aşağı ayaklarımı sarkıttım ve doğruldum. Uras'ın omzundan aşağı sıyrılan örtü beline kadar açılmıştı hareketimle. Kaslı ve geniş sırtı bir ay gibi parlıyor ve aklımı onunla bir olduğum anlara sürüklüyordu.

Utanç tümüyle ele geçirmişti beni. Yanaklarıma hücum eden ateş aynı şekilde içimde artmaya başlıyordu. Ona olan bağlılığım yeniden beni ele geçirmeden buradan bir an evvel uzaklaşmalıydım.

Karanlığın içinde bulabildiğim kıyafetlerimi kucağıma bastırıp, parmak uçlarımda hareket ederek odadan dışarı çıktım. Dakikalardır tuttuğum nefes ciğerlerimi yırtıp kurtulmaya çalışıyor ve boğazımı zorluyordu. Ona bu özgürlüğü verip dudaklarım arasından sıyrılmasını sağladım. Anında rahatlamıştı göğüs kafesim.

Yere düşen bir tüy gibi ayaklarım zeminde hareket ederken merdivenlerden aşağı indim. Son basamağı da aştığımda hızla iç çamaşırlarımı ve pantolonumu giyinerek, kendimizi kaybetmeden evvel koltuğun üzerinde kalan tişörtüme yöneldim.

Hızlı ve bir o kadar da sessiz hareket ediyordum. Şu an Uras'ı uyandırmak ve yüzüne bakmak, hatta konuşmak bile istemiyordum. Zaten onunla konuşacak daha detaylı konularımız varken böyle bir şeyin olmasına nasıl izin veriştim anlayamıyordum.

Kalbim bu konuda feci halde suçluydu. Her defasında beni ona karşı mağlup etmekten kaçınmıyordu. Kimin tarafındaydı bu böyle?

Koltuğun üzerindeki tişörtümü de üzerime geçirirken yerdeki çantamdan cep telefonumu çıkardım. Işıkla parlayan ekranda saat 03.20'i gösteriyor bir yandan da Hale'den sayısız arama ve mesaj bildirimi ekrana düşüyordu.

Lanet olsun! Hale kesin bu defa beni öldürecekti. Onu endişelendirmekte üzerime yoktu. Kızın kalp krizi geçirme sebebi bile olabilirdim şu genç yaşında.

Pencereden salona yansıyan loş ay ışığında küçük pufa oturup, aramaları es geçip gelen mesajları açtım. Allah bilir neler saydırmıştı. Üstelik ne yazdıysa haklıydı.

H: Nerede kaldın Defne?

H: Defne?

H: Kızım nerede kaldın arıyorum açmıyorsun da?

H: Defne seni merak etmeye başlıyorum?

H: Uras'ı aramadan önce hemen aç şu telefonu?

H: Pekâlâ... Uras'ı arıyorum.

H: Aklım çıktı Defne! Neden haber vermedin Uras'ın yanında olduğunu?

H: Yarın bu konuyu detaylıca masaya yatırmış olacağız...

Okuduğum son mesajın üzerine sıkıntılı bir nefes alıp verdim. Alt dudağımı dişlerim arasında ezerken içine düştüğüm durumun pek masaya yatırılır cinsten olmadığını düşünüyordum. Öyle ki bu gece ki fantezi dünyam kotasını doldurmuştu.

Telefonu tekrar çantanın içine atıp ceketimi üzerime giyindim. Gitme vakti gelmişti. Daha fazla oyalanıp risk alamazdım. Sessizliğimi sürdürerek dış kapıya ulaşıp açtım ve dışarı çıktım.

SEN ONA AŞIKSIN 2- SIYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin