Ertesi sabaha Uras'ın yanımda ki hareketliliği ile gözlerimi araladım. Yataktan kalkıp ayaktaki çıplak kaslı sırtı ile hafifçe gerindi. Hareketi ile adeta sırtındaki tüm kaslar yerinden oynamıştı.
''Günaydın'' dedim benden yatakta hafifçe doğrularak. Uras arkasını dönerken ''Günaydın sevgilim'' dedi. ''Uyandırmak istememiştim seni''
Bir adımda yatağa gelip oturdu. Dudaklarını uzanıp alnımın üzerine bastırırken kokusunu derince soludum. Hiç bıkmayacaktım onu ciğerlerime hapsetmekten.
''Sorun değil zaten benimde kalkmam gerekiyordu''
Geri çekilirken ''Bu gün hafta sonu bir planın mı var?'' derken başımı iki yana salladım. Aslında büyükçe bir planım vardı fakat dün eve geldiğimizde Uras'la yaptığımız sohbetin üzerinden onunda bu gün ki kültür merkezindeki konferansa davetli olduğunu öğrenmiştim. Nefesimi tutarken ona bu günden bahsetmemiş olmam bu gün onu epey şaşkınlığa uğratacaktı. En azından ondan daha fazla bu iş mevzusunu saklamayacak ve öğrenecekti. Dün gece ki uzun uzadıya devam eden konuşmanın sonunda büyük bir galibiyet kazanmıştı çünkü. Tüm itirazlarıma rağmen bütün maddi desteğini evlendiğimiz andan itibaren gösterecekti. Şimdi en azından bu önümüzdeki birkaç ay bağımsızlığımın keyfini çıkartacaktım. Ve eminim ki bu akşamda yeni bir konuşma beni bekliyordu. Yine de bu sefer sağlam duracak ve bu işi kaybetmeyecektim.
Dakikalardır sessizliğimden kuşkulanan Uras''Defne?'' diyerek uyardı. Akabinde koluma uzanan sıcak eli ile dalgınlığımdan sıyrılıp gözlerimi gözlerine çevirdim.
''Eve uğrayıp birkaç eşyamı alacaktım sadece'' diyerek geçiştirdim hızla onu. Tatmin olan sözlerim ardından ''Pekala, ben bir duşa girip hazırlanacağım'' diyerek yataktan kalktı. Ağır adımlarla banyoya giderken tuttuğum nefesi dışarı bıraktım.
Uras'ın gidişi ile yataktan çıkıp üzerimi değiştirdim. Tekrar odaya döndüğümde yatağı toparladım. Banyodan gelen su sesi ile Uras'ın duşa girdiğini anlamıştım. Saatin epey erken olmasından dolayı aç gitmesini istemeyerek hızla aşağı indim ve mutfağa geçtim. Önce dolaptan biraz kahvaltılık çıkarıp çayı koydum ocağa. Tezgâhın üzerine çıkardığım domates ve biberleri doğrayıp menemen yapmaya karar vererek dolaptan küçük bir sahan çıkardım. Yavaş yavaş ısınan sahana gerekli bütün malzemeleri ekledikten sonra kaynayan su ile çayı da demleyip masayı kontrol ettim sonkez. Bu arada asma merdivenlerden aşağı inen ''Seni mutfakta görmek beni halen şaşırtıyor'' deyip birkaç adımda yanıma ulaştı.
Eh, tabi yazdan kalma dolma macerasının üzerine inanamaması gayet tabii doğaldı. Yine de Hale'nin yanında kaldığım sürede mutfak konusunda deneyimlerim biraz gelişmişti. Basit birkaç şey dışında çoğu yemeği halen yapmayı bilmiyordum ama internet sayesinde onunda üstesinden gelebileceğimi düşünüyordum.
''Alışmaya başlaman gerek. Tabii halen kendimi geliştirmeye devam ediyorum''
Belime dolanan elleri beni kendine bastırırken dudaklarım üzerine küçük bir öpücük bıraktı.
''Tıraş olmuşsun'' dedim elim yanağına uzanarak. Onun sakallı halini daha çok seviyordum. Üstelik yüzündeki o derin çukurun bu kadar ayan beyan ortada olması ve birçok gözün oraya kayıp gıpta etmesi hiç ama hiç hoşuma gitmiyordu.
''Resmi bir konferans bu yüzden'' dedi. Ona başımı sallayıp gamzesinin olduğu yere bir öpücük kondurdum. ''Yine de buranın açığa çıkması pek hoşuma gitmiyor. En kısa zamanda tekrar kapanması gerek''
Neden bahsettiğimi bilircesine yüzene kocaman bir gülümseme oturdu. Gülüşü ile daha da belirginleşen çukurluğa parmağımı bastırıp ''Bir de bu gün böyle gülmesen iyi olur'' dedim. Uras ise sözlerime daha da keyiflenerek, parmağımı yüzünden çekip ucunu dudaklarına bastırdı bu sefer. ''Peki, gülmem''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN 2- SIYAH
General FictionUmudun tükenişi yüze çarpar ya rüzgar misali Kalp kırığı cam kesiği gibi acıtır canı Deniz dalgalanır, fırtına kopar Savrulursun o lodosun içinde Yeniden yeşermek kolay değil Dal kırıldığında kökten medet bekleme... 04.07.2016 tarihinde yazılmaya...