20.BÖLÜM

4.5K 216 18
                                    

Aldığım cevap ile bana şimdi bana mutlulukla bakan kahvelerine odaklandım. Elimin altındaki küçük çenesinden yukarı tırmanan parmak uçlarım dudakları üzerine kondu. Aralanan dudakları ile birlikte beklentiyle dolu gözleri bir süre hareketimi incelerken çabucak toparlanıp ellerim arasından çıkmayı başardı. Havada asılı kalan elimi tutup aşağı çekerken ''İçeri dönmemiz'' gerek derken bulunduğumuz ortamı hatırlattı. Avuçları arasındaki elimle birlikte açtığı mesafeyi onu tekrar kendime çekerek kapattım. Arzu dolu nefesim yüzüne çarpa çarpa konuştum.

''Bu elbiseyi alırken bu anı düşünmemiştim''

Yüzündeki gülümseme dondu ve yine bir hüzün çöktü gözlerine.

''Gerçekten senin için giydim'' dedi halen ikna olmadığımı düşünerek. Zaten mesele burada benim ikna olmamdan ziyade onun tıpkı Gökay'ın söylediği gibi cennetten düşmüş bir melek gibi olmasıydı. Gözlerim önünde büyüyor ve olgunlaşıyordu gün geçtikçe ve bunu tek fark eden ben değildim. Onun güzelliğinin fark edilmesi huzursuz ediyordu beni. Yine o her şeyiyle benimdi. Bana aitti.

''Gözlerim daima üzerinde olacak'' dedim varlığımı hatırlatarak. ''Yanına erkek sineğin bile yaklaşmayacak'' diyerek uyarıcı bir tonda konuştum bu sefer. Bana göz devirirken ''Bu benim elimde mi sence? Ayrıca burada kavga edemezsin'' derken yüzü oldukça ciddi bir ifadeye bürünmüştü.

Dudaklarım küçük bir gerginlikle düz bir çizgi halini alırken kaşımın teki havalandı.

''Hele biri yanına yaklaşsın da gör bak ediyor muyum edemiyor muyum?''

Dudaklarım arasındaki çizgiden dökülen sözlere omuzlarını silkti 'sen bilirsin' der gibi.

''Ben içeri gidiyorum'' dedi yeniden hareketlenip kollarım arasında çıkmaya çalışırken. Göğsüm üzerine dayadığı elleri beni hafifçe geri iterken dakikalardır fark etmediğim ayrıntı dikkatimi çekti.

''Yüzüğün nerede senin?'' dedim hızla elini tutup yukarı kaldırırken. Yüzü bocaladı. Dudakları açılıp kapandı. Yeni bir tartışma kapısı da böylece açılmış oldu.

''Makyaj yaparken çıkarmıştım. Yukarıda kalmış olmalı'' dedi basit bir açıklama yapıp elini kaçırmaya çalışarak. Az önceki küçük gerginlik bu sefer hızla büyüdü ve tüm vücuduma yayıldı.

''Şimdi anlaşıldı etrafına dolan akbabaların cesaretinin nedeni'' dedim kızgınlıkla. Gözleri melül bir bakış ile elalarıma çevrilirken bu sefer kızgınlığım kolay geçmeyecekti.

''Hemen'' dedim onun bu sefer yelkenlerime suya indirmesine izin vermeyerek. ''Yukarı çıkıp yüzüğünü alıp geliyorsun. Burada bekliyorum''

Defne'nin gözleri büyürken ''Uras saçmalama program başlayacak'' diye itiraz sesi yükselse de omuzlarımı silkip sırtımı duvara yasladım.

''Umurumda değil. Ve eğer gidip almazsan sende içeri dönemezsin''

Omuzları itirazını kabul ettiremeyeceğini bilerek çöktü ve ofladı.

''Tamam. Geliyorum hemen'' diyerek kapıdan içeri girdi ve gözden kayboldu. Çok geçmeden geri dönerken açılan kapı ile boş koridora yeniden adım atarken elini havaya kaldırıp ''Oldu mu?'' dedi. Yüzüğünü takmıştı ama itiraz kabul etmeyen tavrım onu da sinirlendirmişti biraz.

Havadaki elini tutup dudaklarımı üzerine bastırdım. ''Oldu'' dedim dişlerim arasından.

''Artık gerçekten içeri gitmem gerek yoksa sayende kovulacağım'' dedi aramızda mesafe açarak. Kendi ağzı ile işten kovulma yolunu bana verdiği için yüzüm aydınlıkla genişledi.

SEN ONA AŞIKSIN 2- SIYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin