Defne'yi bıraktıktan sonra soluğu evde almıştım. Kapıyı ardımdan çarparken annem çıkan gürültüye koşturmuş ve beni gördüğünde ''Uras'' demişti 'ne oluyor' dercesine.
Tam karşısında durup öfkeli gözlerle baktım. Yüzü halen davranışlarımı sorgular bir ifade altında öylece bana bakıyordu.
''Nasıl yaparsın bunu? Nasıl gidip Defne'yle konuşursun?''
Sözlerim ile yüzü önce şaşkınlığa hemen ardından kararlılığa otururken ''Senin iyiliğini istemem suç mu oğlum?'' diyerek karşılık verdi.
''Anne sen benim iyiliğimi böyle mi istiyorsun, ondan bir seçim yapmasını isteyerek mi?''
Sorumu hiç duymamış gibi ''Defne mi anlattı sana bunları''dedi.
Alaylı bir gülümseme belirdi yüzümde. Öfkem bariz belirgin bir halde konuşmaya devam ettim.
''Konu Defne'nin anlatıp anlatmaması değil anne! Sen bizim ilişkimize nasıl böyle karışırsın? Ya Defne hayatımdan çıksaydı ne olacaktı sanıyorsun? '' dedim hiddetle.
Bu ihtimali bir kez daha düşünüyor olmak beni deli ediyordu. Zaten onsuz nefes alamazken bir kere daha kayıp vermek beni yıkardı ve bunu en yakınım dediğim annem görmüyordu bile.
''Bu haline seyirci kalamazdım'' dedi yaptığı şeyi savunarak. Ona halen neyi anlatmaya çalışıyordum ki! Tek düşündüğü bendim ama sevdiğim kadını nasıl yaraladığının bile farkında değildi.
''Anne'' dedim işaret parmağımı havaya dikerek. Arık tahammül sınırlarımı aşmıştı davranışları.
''Bir daha benim hayatıma, ilişkime ve sevdiğim kadına böyle karışma''
Sözlerim ile gözleri dolarken onu incittiğimin farkındaydım. Yine de içimdeki kaybetme korkusu ona bu uyarıyı yaptırmaya ve göstermeye mecburdu.
''Bir süre ayrı kalalım. Merak etme kendimi sen istediğin için değil, Defne istediği için toparlayacağım. İşimin başına geçip eskisi gibi olacağım ve sen bir kez daha böyle bir hata yapmayacaksın. Bu sana son uyarım anne''
Geldiğim gibi hızla evden dışarı çıkarken derin bir nefes alıp verdim birkaç kez. Kabaran göğsümün altında kalbim gümbürdüyordu. Öfke içimde taşmış ve tüm vücudumun gerilmesine neden olmuştu. Arabaya geçip kısa bir an soluklandım. Yeteri kadar sakinleştikten sonra kolumdaki saate bakıp aracı çalıştırdım. Trafiği hesaba katarak önce şirkete uğrayıp daha sonra Defne'yi almaya gidecektim. Birkaç belge dışında pek bir işim yoktu. Son zamanlarda ki sorunlar yüzünden üzerime projede almamış sadece hayatımdaki sorunlara odaklanmıştım. Çözümü epey güç olmuştu fakat bir kez daha gülmüş, şans vermişti hayat bana. Şimdi elimdeki bu fırsatın kesinlikle değerini bilecek tüm zamanımı Defne'ye adayacaktım.
Şirkete ulaştığımda imza bekleyen birkaç belgeyi imzalayıp kenara kaldırırken, teklif gelen yeni projeleri incelemeye başladım. İtalya'da halen yapımı devam eden projen yurtdışından bir çok teklif gelmişti. Bir süre İstanbul dışı işlere kapatmıştım kendimi. Yeniden Defne'den ayrı düşmek, hatta beklemek istemiyordum daha fazla. Bu gün bu konuyu da açmanın bir yolunu bulacaktım Defne'ye. Onsuz bir saniyem bile geçmesin, gecem ve gündüzümde sadece yanımda olsun diye şu evlilik meselesini öne almayı düşünüyordum. Yeterince hırpalanmış ve zarar görmüştük ikimizde. Daha fazla birbirimize bu eziyeti yapmamalıydık.
Kapının tıklatılması ile ''Gir'' diy seslenip kâğıtlardan başımı kaldırdım. İçeri giren sekreter ''Uras bey, Derin Atlas bir süredir sizinle görüşmek istiyordu. Şimdide dışarıda bekliyor. Kendilerine randevusuz görüşmeyeceğinizi ilettim fakat ısrarcı efendim'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN ONA AŞIKSIN 2- SIYAH
General FictionUmudun tükenişi yüze çarpar ya rüzgar misali Kalp kırığı cam kesiği gibi acıtır canı Deniz dalgalanır, fırtına kopar Savrulursun o lodosun içinde Yeniden yeşermek kolay değil Dal kırıldığında kökten medet bekleme... 04.07.2016 tarihinde yazılmaya...