Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~
------------
"C-Chanyeol?" Güzel saçları olan kız titreyen sesiyle duvarın köşesinde sıkışmış oturan Chanyeol'e seslendi fakat Chanyeol onun sesini sanki uzun koridorların sonundaymış gibi uzak duyuyordu.
"Gelme." Chanyeol uzaktaki kıza seslendi. Buraya gelmemeliydi çünkü eğer gelirse onu köşeye sıkıştırmış bu deli adam onu da öldürebilirdi. "Sakın gelme buraya."
"Chanyeol, ne diyorsun? Sakinleş lütfen, korkuyorum." Kızın ağlamaklı sesini duyduğunda önündeki adam kötü bir gülüşle ona doğru fısıldadı. "Onu öldüreceksin, Chanyeol. Sen onu öldürmezsen, ben seni öldüreceğim."
"Chanyeol, korkuyorum." Kızın sesi ve karşısındaki adamın sesi karmakarışık bir hal alırken Chanyeol kimi veya neyi duyduğunu bilmiyordu. Tek duyduğu kesin ses, ona kızı öldüreceğini söylemişti ve Chanyeol'ün buna izin vermesine imkan yoktu. O ölmemeliydi, onun yerine kendisi ölebilirdi.
Neden ölmeyi istediğini sorguladı sonra. Korku onu bir tuzak gibi çevrelemişti ve Chanyeol o korku batağına batıyordu. Batmasına gerek yoktu ki, sadece ipi tutup dışarıya çıkabilirdi.
Kendini öldürmedi, fakat kızdan da vazgeçecek değildi. Bu yüzden dosdoğru bir seçim yaparak karşısındaki adama doğru ayaklandı ve eline geçmiş bir bıçağı adamın kalbine sapladı.
Kalbine bıçak saplanan adam kocaman ve kötülük saçan bir gülümseme verdi Chanyeol'e, ardından da mırıldandı. "Güzel seçim, çaylak."
Ardından bıçağı kalbine geçirdiği adam ortadan kayboldu, onun yerine kalbini sapladığı bambaşka biri oluştu. Chanyeol şok içerisinde kaldı, ne yapacağını bilemedi. Buna inanamıyordu, az önce öldürdüğü kişinin o adam olduğuna eminken, şimdi bambaşka biriydi. Hem de olmasını hiç istemediği biri.
Güzel kız kalbine saplanan bıçağın üstündeki Chanyeol'ün eline elini getirdi ve sıkıca tuttu. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu ve kahve saçlarının ucuna kan bulaşmıştı. Kız belki de son nefesleri ile mırıldandı. "B-Bunu neden yaptın?"
Chanyeol yaptığı hatanın farkına vardı fakat ne kadar geç olduğunun da farkına varmak zorundaydı. O lanet adam gerçek değildi, sevdiği kız da uzakta değildi. Başından beri yanından olan oydu, şimdi Chanyeol onun kendine ait kalbini bir bıçak ile patlatmıştı.
"Özür dilerim, ben ne yaptığımı bilmiyordum. Sakın ölme, lütfen ölme." Kızla beraber diz çöktüğünde kız elini onun elinin üstünden çekti ve kaybolan sesiyle onu öldüren sevdiğine nefret kustu. "S-Sen hep yanlış seçimdin Chanyeol. Senden nefret ediyorum."
Kız cümlenin sonunu Chanyeol'ün göğsüne doğru düşerken belli belirsiz söylese bile Chanyeol çok net duymuştu. Dünya üzerinde hiçbir şeyi bu kadar keskin duymamıştı, ama keşke duymasaydı.
Gözlerinde biriken yaşlar kızın kucağına düşmesiyle birlikte yanaklarının üstüne düştüğünde, gözyaşlarının bile ondan nefret ederek yanaklarını yaktığını biliyordu.
Nefret. Ondan nefret ediyordu, hatta burada bulunduğu kısa yaşamı boyunca söylediği son kelimeler de bu olmuştu. Chanyeol sevilmeyi hak etmiyordu, bu yüzden kalbini parçaladığı sevdiği kız olsa bile nefreti sonuna kadar hak etmişti. O gerçek olmayan bir şeye inanmıştı ve onu yok etmek istemişti. Fakat o zaten gerçek değildi, o zaten yoktu.
Chanyeol orada ağlamayı öğrendi. Yaşadığı onca şeye rağmen gülümseyen yüzü düştü. Kendine gülmeyi yakıştıramadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Until It's Gone || Chanbaek
Fanfiction"Neden saçların gri senin?" "Sen neden hastane kokuyorsan, ondan."