Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~
-----------
Chanyeol yağmurlu havaya camından bakarken annesi ona seslendi. "Chanyeol? Yemek yiyeceğiz, hadi gel."
Bu Chanyeol'ün o küçük çocuk için yemeğinden vazgeçeceği kaçıncı seferdi? Eğer o çocuk Chanyeol'ün ilgisine böyle takılı kalmış olmasaydı muhtemelen bu yağmurlu havada asla dışarı çıkmazdı.
"Yemek yemeyeceğim anne. Dışarı çıkmam gerekiyor." Chanyeol odasından çıkıp annesine bağırdı ve kapıya gitti. O sırada annesi mutfaktan kafasını çıkarmıştı. "Bu havada nereye gidiyorsun? Üşüteceksin. Bari baban ile beraber git."
Evet, babası ile beraber gri saçlı bir sokak çocuğunu görmeye gitmeliydi. Büyük ihtimalle babası bir daha buluşmalarına izin vermezdi ve düşüncesi bile Chanyeol'ü korkutmuştu.
"8 yaşındayım anne ben. Büyüdüm yani. Tek başıma gidebilirim." Hırkasını giyip eline şemsiyesini aldığında annesinin gülüşünü duydu. "Bacak kadar boyunla büyüdüm diyorsun bir de. Ergenliğe küçük yaşında mı giriyorsun oğlum sen?"
"Anne! Böyle söyleme lütfen. Hemen geleceğim, tamam mı? Seni seviyorum." Hızla söyleyip evden çıktığında yağmurun ne kadar hızlandığını gördü. Umarım o küçük çocuk gelmemezlik yapmazdı.
Evet, ramenlerini yedikten sonra bugün buluşmaya karar vermişlerdi çünkü Baekhyun ona kurabiye yapacağını söylemişti. Chanyeol ona sokak çocuğu diyordu ama bir evi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Belki de kurabiyeleri annesine yaptırıyordu, ya da bir pastaneden çalıyordu. Bilmiyordu, yine de onu heyecanla bekliyordu.
Chanyeol bu küçük çocuğun bu kadar arkadaş canlısı olduğunu başta anlayamamıştı. Somurtup duruyordu ama ne kadar samimi olduğu belliydi. Chanyeol onunla arkadaş olduğu için çok mutluydu. Bu küçük çocuk Chanyeol'e sebepsizce güzel hissettiriyordu.
Belki de arkadaşlıklarını uzun süre yürütürlerdi ve büyüyene kadar arkadaş olurlardı. Sonra Chanyeol onunla evlenirdi. Gerçi, o bir kız değildi ama sorun değildi. O çocuk bir kız kadar güzeldi ve çok sevimliydi! Neden bu kadar sevimli olduğunu Chanyeol anlayamıyordu.
Şemsiyesinin üstüne düşen yağmur damlaları ile sessizce yürürken sonunda hep buluştukları nehirin kenarına gelmişti. Burası evine o kadar uzak olmadığı için minnettardı.
Chanyeol nehirin yanındaki ağacın dibine gitti ve saçlarının biraz ıslanmasını istediği için şemsiyeyi kapattı ve beklemeye başladı.
Çok değil, saçları henüz tam ıslanmamışken ufukta koşan küçük çocuğu görmüştü Chanyeol. Mutlulukla zıpladı ve elini salladı. Fakat çocuk ona sallamamıştı. Sadece elinde mor bir saklama kabıyla ona doğru koşuyordu.
"Gri?" Chanyeol ona doğru gelen çocuğa doğru bağırdığında küçük çocuk onun yanına ulaşmıştı.
"Bir şey mi oldu?" Chanyeol küçük çocuğa bakıp söylerken çocuk yanına geldiği gibi saklama kabını yere attı ve sıkıca Chanyeol'e sarıldı. Chanyeol hıçkırıklarını çok rahat duyabiliyordu ve şaşkınlıkla kalakalmıştı.
"Gri?" O da elindeki şemsiyeyi yere atıp iki elini de, henüz Chanyeol'ün göğsüne gelen çocuğa sardı. "Neden ağlıyorsun?"
"Y-Yağmur yağıyor, görmüyor musun?" Çocuk bağırıp ona daha da sıkı sarıldı. "Şemsiyeni aç, koru beni!"
Chanyeol ne olduğunu anlamasa da ellerini onun omuzlarına koyup yüzüne eğildi. Bunun için bacaklarını bükmek zorunda kalmıştı. "İyi misin? Ağlama lütfen." Omzundaki bir elini yanağına götürdü ve yağmurla karışmış gözyaşlarını sildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Until It's Gone || Chanbaek
Fanfiction"Neden saçların gri senin?" "Sen neden hastane kokuyorsan, ondan."