ZH\4🍀

42.1K 2.5K 235
                                    

"En güzel kelime Allah'ın kitabıdır. En güzel yol Muhammed'in (sav) yoludur."

Şu an kendimi tutamıyor ve Kahkaha atarak gülüyordum. Bu gördüğüm çok komikti. Melih'in üzerinde kısalmış bir tişort vardı. Sanki zayıf, çelimsiz bir çocuğun tişörtünü giymişti. Bu görüntü gerçekten çok komikti.

Benim bu bariz gürültülü çıkan kahkahamı duymuş olacak ki bir an da sinirle arkasını dönmüştü.  Onun bu öfkeli hâlini görünce elimle ağzımı kapattım ve kahkahama bir son verdim. Ah işte tutamadın kendini Mihrima, hayır o da yetmezmiş gibi adamın yanında kahkaha atıyorsun hem de Melih Ahsuvar'ın yanında.

Sinirliydi. Hemde çok sinirliydi. Hiç beklemeden tişörtün eteklerin tuttu ve çıkarttı. Bunu yapacağını anladığım an başımı diğer tarafa çevirmiştim. Artık gitsem iyi olacaktı. Adımlarımı kitaplığa doğru atarken onun sesiyle tekrar durmuştum.

"Sakın bir yere ayrılma. Dur orada!" Sesi oldukça kesin ve netti. İşte şimdi bitmiştim! Ama ne yapabilirim komikti, hatta baya komikti. Bunu söyledikten sonra biraz beklemişti. Anlaşılan diğer tişörtünü giyiyordu. Adım sesleri kulağıma ilişirken içimde yaşadığım korku had safhaya ulaşmıştı. Evet, bitiş ancak bu kadar anlamlı olurdu. Benim yanıma varmış olduğunu gölgesinden anlamıştım. Elimde tuttuğu tişörtü bana doğru salladı.

"Buna ne oldu? Daha doğrusu bunlara ne oldu?"

Dediği şeyle gösterdiği yere baktım. Ne yani bir tane değil, birkaç tane miydi? Ne olmuştu sahiden bunlara.

"Be..Ben şey bilmiyorum."

N'oluyor Allah'ım bana. Neden bu adamın yanında kekeliyorum ki.

"O kadar kahkaha atıyorsun ama bilmiyorsun öyle mi."

Alayla karışık söylemişti. 'Evet bilmiyorum ne yapabilirim, hem orada kim olsa gülerdi haline' demek vardı ama işte bu durumda hele ki Melih bu kadar sinirliyken diyemezdim.

"Çabuk bana diğer yardımcıyı çağır. Sen bilmiyorsan diğeri mutlaka biliyordur"

Sanki bir kurtuluş nidası gibi gelmişti söyledikleri. Başımla onaylayarak koşar adım odadan çıkmıştım. İşte şimdi biraz da olsa rahatlamıştım. Kitaplar elimde tekrar aşağı inmiştim. Firdevs abla orada bekliyordu. Beni gördüğünde 'sonunda der' gibi baktı.

"Kızım nerelerdesin, hem sen neden kitapları koymadın? "

"Şey Firdevs abla Melih Bey seni çağırıyor."

Diyerek elimle yukarıyı gösterdim. Şu an olanlardan bahsetmemiştim, en iyisi orada öğrenmesiydi. Bunu söylediğim an Firdevs abla koşar adım yukarıya çıkmıştı. Her ne kadar bende çıkmak ve çıkmamak arasında bir ikilemde kalsamda sonunda merakım beni kendisine çekerek yukarıya doğru yönlendirmişti. Temkinli adımlarla Firdevs ablanın peşinden yukarı çıkmış ve aralık olan kapıdan olup biteni izlemeye başlamıştım.

Firdevs abla şimdi Melih'in diyeceklerini bekliyordu.

"Firdevs Hanım bunlara ne oldu?"

"Ne olmuş ki kıyafetlerinize?"

"Bugün yıkanıp gelen bütün kıyafetlerim küçülmüş."

Dedi ve diğer kıyafetleri gösterdi. Firdevs abla şaşırmıştı. Bir dakika, bugün bu kıyafetleri ben yıkamadım mı? Ah yoksa yanlış dereceye mi almıştım? Tabii ya 90 derece olmamalıydı!

"Şey Melih Bey-"

"Firdevs ablanın bu konuyla alakalı bir bilgisi yok. Onları bugün ben yıkadım yani benim hatam. Özür dilerim, istemeden oldu."

ZORAKİ HİZMETÇİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin