Ayağı kalkarak son kez baktım Yaradan'ın özenle yarattıklarına... Gidiyorlardı. Yani şimdilik gidiyorlardı. Bir daha ki yaza tekrar geleceklerdi. Peki o zaman nasıl olacaklardı? Aynı şekilde mi? Yoksa daha mı gür ya da daha mı soluk bir renkte? 'Sen bilemeyeceksin Mihrima' dedi iç sesim. Haklıydı. Ben bilemeyecektim. Onları son görüşümdü. Ya da belki bir kez daha görebilirdim. Eğer İstanbul'da okursam görebilirim. 'Ah Mihrima İstanbul'da okusan bile bu eve gelecek misin ki daha?' diye beni uyardı tekrar iç sesim.
Evet burada okusam bile bir daha bu eve geleceğimi düşünmüyorum(!)
Parmaklarımı çiçeklerin üzerinde gezdirdikten sonra ayrıldım oradan. Bu kadar yeterdi. MazaAllah biri falan görür -birinden kastım Melih- sonra bir azar daha işitirim. İşte o zaman bu kadar güçlü ve affedici olabilir miyim? Orası muamma.
İçeriye girip kıyafetlerimi değiştirdim ve kendi kıyafetlerimi giyindim. Yukarı çıktığımda henüz Firdevs ablanın inmediğini gördüm. Ne yapsam diye düşünürken en iyisinin tekrar bahçeye çıkıp oradan da ön kapıya gelmek olduğunun kanısına vardım. Tekrar bahçeye çıktım ve çiçeklerin yanından son kez onları koklayarak geçtim.
Kapının ön tarafına geldiğimde Firdevs ablanında yeni çıktığını gördüm. Henüz beni görmemişti. Beni görmesi için adımlarımı hızlandırıp yanına vardım. O sırada da benim geldiğimi fark etmişti.
"Demek buradaydın. Evde göremeyince çıkmıştır dedim ve bende çıktım."
Diye tebessüm etti Firdevs abla.
"Evet erken çıktım. Sen gelene kadar biraz hava alayım dedim"
Diyerek olayı toparladım. Tekrar bana gülümsedikten sonra birlikte arabaya geçtik. Ahsuvar'ların evinde ki günüm bugün de son bulmuştu.
⏳
Eve geldiğimde üzerimde bir yorgunluk hissetmiştim. Bu yorgunlukta neyin nesiydi? Hâlbuki bugün o kadar da yorulmamıştım. Yoksa bu yorgunluk ruhen miydi? Aslında olabilirdi. Beynimin bugün ki işlevini sadece düşünceye yöneltmiştim. Ve bu da bana kötü patlamıştı. İki neden vardı; ya çok düşündüğümden ya da ilk kez bu kadar düşündüğümden. En mantıklısı ikinciydi. Evet ben bir şeyi bu kadar düşündüğümü ve bir türlü aklımdan çıkaramadığımı hatırlamıyorum. Normal değildi. Evet evet hiçte normal değildi.
Hiçbir şeyi kafasına takmayan, dünya işi deyip geçen kıza göre anormaldi. Düşünmekten kastım da şaşkınlıktı. Bir erkek benden özür dilemişti ve bu erkek Melih'ti. Hiç de normal olmayan biriydi. Onun benden özür dilemesi çok anormaldi. Tabii ki özür dilemek normal bir şey fakat bu Melih için hiçte normal bir şey değil. Onu geçtim bir de özür dilerken ayet açıklamıştı. Cidden araştırmış mıydı yoksa biliyor muydu? Bence araştırmıştı. Melih gibi birinin böyle bir şeyi bileceğini sanmıyorum.
Ah Mihrima neden insanları böyle yargılıyorsun. Belki de biliyor. İşte Melih Bey'in (!) yaptıkları anormal olunca düşünceler de anormalleşiyor.
Melih =normal
Mihrima=normalMelih+Mihrima=anormal. Bu nasıl oluyor derseniz o da imkansız bir olasılıktı.
Bir müddet daha koltukta oturduktan sonra odama çıktım. Bir kaç gündür iş olmadığı için geç yatıyordum fakat şimdi tekrar başladığım için tekrar alışmam gerekecek. Aklıma bir an okul zamanlarım geldi. Hafta sonu olduğunda geç saatlerde yatardım. Pazar akşamı geldiğinde ise erken yatıp erken kalkacağım için sıkıntılı bir şekilde olurdum. Aslında okul iyiydi sadece erken olması sorundu bir de bazı dersleri ve bazı öğretmenleri sevmediğim için bu yönden kötüydü. Ama şimdi bakıyorum da öğretmenlere katlanmak Melih gibi birine katlanmaktan daha iyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİZMETÇİ
Espiritual© Telif hakkı yazara aittir. "Neden ismin Mihrimah değilde Mihrima?" Bu sorduğu soruyla birlikte kafamı sağ tarafa çevirdim. Şaşırmıştım açıkçası. Hele de bu Melih olunca normaldi yani. Ben ona o da karanlığın hüküm sürdüğü, sadece ayın varlığını gö...